Hikaye anlatmayı sever misiniz? Eğer masallarla, efsanelerle, hikayelerle ilgileniyorsanız Seiba ile tanışmalısınız. Kurucuları Seiba’nın ruhunu şöyle tanımlıyor:
“Bir ruh hayal edin. Hayal perdemizi aralayan, bizi ağaçların altında hikâyeler dinlemek için bir araya getiren, bizi birbirimize bağlayan bir ruh. “
Seiba Uluslararası Hikaye Anlatıcılığı Merkezi Nazlı Çevik Azazi, Senem Donatan ve Şeyda Çevik tarafından 2015 yılında kurulmuş. Nazlı bu alandaki eğitimlerini Berlin Sanat Üniversitesi’nde alıyor. Sekiz yıldır hikaye anlatıcılığı ve eğitmenliği yapıyor. Senem ise mühendis kökenli ve tiyatrocu. İstanbul Üniversitesi Tiyatro Eleştirmenliği ve Dramaturji Bölümünde dramaturji çalışmaları yapıyor. Hikaye anlatıcılığı ile Tiyatro Medresesi’nde tanışıyor ve o günden beri hem hikaye anlatıcılığı yapıyor hem de eğitimler veriyor. Senem ve Nazlı ile hikaye anlatıcılığını ve Seiba’yı konuştuk.
Seiba’yı kurmaya nasıl karar verdiniz?
Senem: Nazlı ile İsviçre’de Almaya, Türkiye ve İsviçre ortaklığıyla yürütülen, gençlerin hikaye anlatıcılığını meslek olarak edinmelerini teşvik eden bir projedeydik. Orada Nazlı bana hayalinden bahsetti. Bu alanda kurumsal bir yapı kurmak istiyordu. Anadolu’ya yüzünü dönmüş bir yandan da batının yöntemlerini sahiplenen bir yapı oluşturmaktı hayali. ‘Hayalime ortak olur musun?’ dedi, böyle hayale ortak olunmaz mı? Sonrasında bu fikri Şeyda ile de paylaştık ve üçümüz Seiba’yı kurduk.
Nazlı: Bir merkez kurma hayalim vardı ama bunu nasıl gerçekleştireceğimize dair somut bir şey düşünmemiştim. Şeyda da evet dedikten sonra çok sık toplantılar yaparak bu hayali örmeye başladık ve bu da yaklaşık 1 yıl sürdü.
Senem: Anlatıcılık konusunda ilkelerimizi belirledik en başta ve sonrasında da yavaş yavaş konseptler oluşmaya başladı. 2015 Ağustos ayında da tohumu düşmüş yavaş yavaş filizlenmeye başlamış bu hayali herkesle paylaştık.
Hikaye anlatıcılığı ve masal anlatıcılığı arasında bir fark var mı? Eğitimleri farklı oluyor mu?
Nazlı: Aslında yok. Bizim merkezimizin adı Seiba Uluslararası Hikaye Anlatıcılığı Merkezi çünkü şuna inanıyoruz ki her şeyin bir hikayesi var. Dinlediğiniz müziğin, gördüğünüz rüyanın, kurumların, masalın, efsanenin, mitin, öykünün de bir hikayesi var. Yani bir şey geçmişte kalıp anlatılmaya başladığı andan itibaren zaten hikayeleşiyor. Dolayısıyla hikaye anlatıcılığı bizim için üst başlık. Biz hikaye anlatıcısı olarak her şeyi anlatabiliriz; miti, masalı, rüyalarımızı, biyografik öykülerimizi… Bu yüzden bizim çatı kavramımız hikaye anlatıcılığı. Bunun altında alt kavramlar olduğunu düşünüyoruz ve masal anlatıcılığı da bunlardan biri. Masal anlatıcısı edebi tür olarak masal anlatır, hikaye anlatıcısı ise efsane de anlatır masal da anlatır öykü de anlatır bir müziği de anlatabilir. Yani hikaye anlatıcılığı masalı da kapsayan daha üst bir kavram. Aslında bunun dışında bir ayrım yok.
Anlatmak mı daha zor yoksa dinlemek mi daha zor insanlar için?
Senem: Bir söz vardır “İyi dinlemeyen iyi anlatamaz.” Anlatabilmek için çok iyi de bir dinleyici olmak gerekiyor.
Nazlı: Bir madalyonun iki yüzü gibi biri olmadan öteki olmuyor. Günümüz bilgi ve gürültü çağı ve biz büyük şehirlerde doğadan uzak bir gürültü yığının içinde yaşıyoruz. Gerçekten sessiz ve derin dinleme becerilerimizi kaybettiğimizi düşünüyorum. Aynı zamanda bir bilgi yığını içerisinde de yaşadığımız için herkes her şeyi sözde biliyor. Eskiye göre evet gerçekten bilgimiz arttı ve çoğaldı ama “hani artık çok biliyoruz ya” bu yüzden en az iki insan bir araya geldiğinde o sohbette herkes sürekli bir şey söyleme telaşında. Karşımızdakini dinlemeden zihnimizdekini karşı tarafa boca etme gayretindeyiz. Dinlemenin bu çağda çok daha zor olduğunu düşünüyorum. Gerçekten dinlemesini bilen ve bunu öğrenenlerin iyi de anlatabileceğine inanıyoruz biz. Eğer bir sıralama yapmamız gerekseydi birinci sıraya dinlemeye koyardık.
Hepimizin içinde bulunan sessiz bir nokta var. Anlatabilmek için o noktayla temas etmek lazım.
Anlatmak derken ağzından çıkan sözcüklerle bir imge oluşturup karşımızdakinin imgeleri hayalinde canlandırabilmesini sağlayan bir anlatımdan bahsettiklerini vurguluyor Senem ve ekliyor: “En çok doğada ortaya çıkan aslında şehir hayatında da ortaya çıkabilecek, hepimizin içinde bulunan sessiz bir nokta var. Anlatabilmek için o noktayla temas edebilmemiz lazım. O noktayla temas etmeden, dinlemeden anlatamayız. Tabi ki anlatırsınız ama etkili anlatamazsınız. Bu hep birlikte yaşanan gerçek bir trans hali.”
İnsanlar neden masal, hikaye dinlemeyi seviyor sizce?
Senem: Hikayeler duyguyu anlatıyor. Bizim insanlık olarak özellikle günümüzde ortaklaşmaya çok ihtiyacımız var çünkü duygularımız aslında ortak. Bizler fikirlerimiz ve düşüncelerimiz konusunda çok farklı noktalara gidebiliriz ama mutluluk, acı gibi duyguların ne olduğu konusunda ortaklaşırız. Bu yüzden de insanlar aslında ortaklaşma hissini yaşamak istiyorlar. Günümüzde bu çok ciddi bir ihtiyaç çünkü rasyonel aklın hakim olduğu bir dünyada yaşıyoruz. Duyguların çok fazla ifade edilmediği ya da bastırıldığı bir atmosfer oluşuyor. Hikayeler tam da o duyguyu açığa çıkarttığı ve bir yandan da duygusal ortaklaşmayı yarattığı için çok seviliyorlar.
Nazlı: Modernite insanın rasyonel tarafını besleyen ve tek yanıyla gelişmesini destekleyen bir sistem kurdu. Eğitim sistemi de buna göre kurgulanıyor, iş hayatı da. Yani insan makineleşiyor. Fakat öyle bir çağda yaşıyoruz ki insanlar artık buna dur demek istiyor. Makine gibi yaşamak artık bizi mutlu etmiyor çünkü yaşayan organik ve irrasyonel bir varlığız. Bilinçaltı denen bir derya deniz var ve bilmediğimiz o kadar çok yanımız var ki insana ve insanlığa dair, bu noktada bizim hikaye anlatıcılığı derken temsil ettiğimiz bir akım var. O da şu; biz özellikle sözlü gelenek ürünlerini anlatıyoruz. Yazılı literatürle aramıza sınır çekmiyoruz ama yazarı olmayan, insanlık tarihinin ürünleri olup ağızdan ağıza, kulaktan kulağa aktarılarak günümüze kadar gelen masal, mit, efsaneleri anlatıyoruz. Bunlar günümüze gelirken her anlatıcının dilinde onun ruhuyla, bilinçaltıyla ve özellikle o dönemin toplumsal bilinçaltıyla harmanlanarak geldiler. Bundan dolayı da içlerinde evrensel sembolleri barındırıyorlar. Aslında biz hala bundan binlerce yıl önceki insanın ruhunun arzularını, ihtiyaçlarını, varoluşsallığını taşıyoruz. Hikayelere baktığımız zaman hep o varoluşsal sorunlarla ya da erginlenmeyle ilgilenirler. Masallar erginlenme, kopuş ve bireyleşme süreçlerini anlatır. Hepimiz kendimizle nasıl bütünleşebileceğimiz, bu dünyada tamlık ve birlik ilkesini nasıl yaşayıp ondan sonra da terki diyar eyleyeceğimizin derdindeyiz aslında. Gerçek mutluluğun peşindeyiz ve masallar da bunun yolunu gösteriyor. En azından ben bu yüzden dinliyorum ve anlatıyorum.
Hikayeler, masallar insanların hayatlarında ne değiştiriyor?
Nazlı: Modern çağda o kadar çok rasyonel akla yatırım yapıldı ki köklerimizle bağımızı kopardık. Bu noktada hem Anadolu’nun geleneksel insanlık tarihiyle kurduğumuz köklerden bahsediyorum aynı zamanda da iç köklerimiz yani iç mitolojimizden. Bu sözlü gelenek ürünleri bizi yeniden o köklere bağlıyor. Aslında içimizdeki mitolojiye bağlıyor. İç mitolojide bizim için neyin hakiki olduğunu, iyiliğin kötülüğün ne olduğunu biliyoruz aslında, sadece masallar, mitler, bilgelik hikayeleri bunları bize hatırlatıyor. Hani ormanda yolunu kaybetmiş bir kahraman gibi mutluluk nerede, ben ne yapmalıyım diye soruların cevabını ararken birden bir hikaye duyuyoruz ve o bize ışık oluyor. Yani hikayeler bize rehberlik yapıyor. Kadim yapılar bunlar eski ama eskimeyen. En zor zamanlarımızda bizi teselli eden, yol gösteren, yaşlı ama hiç yaşlanmayan, gözleri ışıl ışıl bilge kadınlar sanki onlar.
Biraz da Seiba’dan bahsedelim, kimler için nasıl eğitimleriniz var?
Senem: Herkes için kısa süreli eğitimlerimiz var bu eğitimleri biz Masal Evi adı altında topluyoruz. Bunun farklı farklı modülleri var ve özellikle masal türü üzerine çalışıyoruz. Masal anlatmak isteyenlerin ya da bu alanla tanışmak isteyenlerin katılabileceği başlangıç seviyesinde eğitimler oluyor. Biz hikaye anlatıcılığı yolunun uzun soluklu bir yaşam yolu olduğuna inanıyoruz. Bu yüzden de bunu meslek olarak ya da sanatçı olarak yapmak isteyenlere, bir performans icrası olarak görenlere ise Anlatıcın Yolu programımızı öneriyoruz. Bu iki senelik uluslararası bir sertifika programı. İkinci grup Ekim 2018’de başlayacak. Başvuruları ise ocak ayında olacak. Bu program meslek edinmek isteyenlere yönelik, yurtiçi ve yurtdışından antropoloji, felsefe, sosyoloji, sanat tarihinden beden farkındalığı, ses farkındalığına kadar her biri alanında uzman eğitmenlerle çalışılan bir program. Masal Evi ve Anlatıcının Yolu dışında öğretmenlere yönelik on aylık Anlatan Öğretmen isimli bireysel katılıma açık sertifika programımız var. Ekim ayı itibariyle de ikinci grup çalışmalarına başlayacağız. Anlatan Öğretmen’in iki odağı var. Birincisi hikaye anlatıcılığının öğretildiği yani öğretmenlerin sınıfta öğrencilerine hikayeler, masallar, mitler anlatabileceği bölüm ikincisi ise kendi eğitim içeriklerini hikayeleştirerek anlatmayı öğrendikleri bölüm. Buradaki esas hedefimizin öğretmenlerin kendi mesleklerini yaratıcı uygulamalara dönüştürmesi yönünde. Ayrıca çocuklara masal anlatıcılığı eğitimleri de veriyoruz ve çocuk masalcılar yetiştiriyoruz.
Nazlı: Bunların dışında bir de şirketlere storytelling eğitimleri veriyoruz. Şirketler farklı departmanlarında hikaye anlatıcılığını kullanarak iş verimliliğini arttırmak istiyorlar. Bu anlamda hikaye anlatıcılığını şirket içi çalışmalarına da entegre edebiliyoruz.
Senem: Kurumsal ve akademik bir yanımız var ama bir yandan da sanatçılar olarak hikaye anlatıcılığının Türkiye’de daha çok yaygınlaşmasını istiyoruz. İmkanımız olan her yerde masallar hikayeler anlatıyoruz farklı konseptler oluşturuyoruz.
Programınızda en yakın hangi etkinler var?
Senem: 12-15 Temmuz Kastamonu’da iki tane anlatıcılık kampımız var. Yaz kamplarımız genelde yetişkinlere ve çocuklara yönelik aynı anda ve paralel ilerliyor. 6-12 yaş arasındaki çocukların katılabileceği Çocuk Masalcılar ile aynı saatlerde yetişkinler için düzenlediğimiz çocuklarla velilerin birlikte katılabileceği 4 gün boyunca sürecek olan doğada masal anlatıcılığı kampımız var.
8 Temmuz’da Beypazarı’nda Anlatan Öğretmen şenliğimiz var.
5-12 Ağustos tarihinde ise İçimizdeki Mitoloji adı altında yurtdışından eğitmenimizin katılımıyla gerçekleşecek kendi biyografik hikayelerimizi bir mit üzerinden ele alacağımız ve içimizdeki mitolojiye yolculuk yapacağımız bir eğitimimiz olacak. Derslerin simultane tercümesi yapılıyor olacak ve hikayeler Türkçe çalışılacak.
www.seibaanlatimerkezi.com
facebook.com/seibaanlatimerkezi/
Neyran GÜNÜÇER
neyran@mutlusonmedya.com