Başak Kaptan, 1978 yılında İzmir’de doğdu. 1996-2003 yılları arasında Bilkent Üniversitesi, Güzel Sanatlar Tasarım ve Mimarlık Fakültesi, Güzel Sanatlar Bölümü’nde lisans ve Grafik Tasarım Bölümü’nde yüksek lisans yaptı. 2003 yılında bir yıllık Alman Akademik Değişim Hizmeti Bursu (DAAD) alarak Münster Sanat Akademisi’nde Film, Video ve Yeni Medya alanında çalışmalar yaptı. 2004 yıllında postdiplom bursu ile Lyon Milli Güzel Sanatlar Okulu’nun rezidans sanatçısı olarak sanatsal çalışmalarını sürdürdü. Doktorasını Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi’nde 2013 yılında tamamladı.
Yurtiçi ve yurtdışında çeştli sergilere, video gösterimlerine ve kısa film festivallerine katıldı. Bunlardan birkaçı: Barcelona Loop Art Fair (2012), Nomadic Video Festivali (2011),Video Patch Work: Cite the City Within You (2011), Archieve Fever, OPEN FLUX: Videofesta 10. Uluslararası Medya Festivali (2011), Mind Models (2010),Video.it (2009), Truths and Mirages/Çağdaş Türk Video Sanatı(2008),The Mystery of Enchanted Cars (2008). 2014 yılında “Mükemmel Mutsuzluk” adlı ilk kişisel sergisini Videoist Mardin’de yaptı.
Başak (Kaptan) Şiray Mardin Artuklu Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi, Görüntü Sanatları Bölümü’nde çalışmaktadır.
Çağdaş sanatta yönteminiz ve tutumunuz nedir?
Farklı teknikleri kullanıyorum ve çeşitli ortamlardan yararlanıyorum. Politik ve kültürel makro durumların içinde yutulmuş mikro hikayeleri temsil edebilmek adına malzemenin olanaklarını araştırıyorum.
Çağdaş Sanat içindeki yeriniz nedir?
Henüz emin değilim, bir içerde bir dışarda sanırım. Akademik bir sanatçı olarak içeriye eleştirel bakıyorum. Zaman zaman oyun oynamak için de içeri giriyorum. Uzun bir süredir, Mardin’de çalışmam, çocuk sahibi olmam sebebiyle daha uzaktan çalışır oldum.
Son yıllarda yaptığınız sanatsal araştırmanız ve projelerinizden örnekler verir misiniz?
Son üç yıldır özellikle Mardin ve çevresinde açık alanda ışığı ve gölgeyi izlediğim yakın plan manzaralar üzerine çalışıyorum. Ahşap el yapımı eski bir sandalyeyi Mardin’in kuytu, açık, kamusal, özel farklı mekanlarına yerleştirip çektiğim “time-lapse” videolar karşılıklı bir manzara arayışının ve sessiz bir diyaloğun başlangıcını oluşturdu.
Farklı zamanlarda farklı yörelerde yetişen çeşitli ağaçların dalları arasından boşluğu çizdiğim ARBORETUM dizisinde ise saklı olanın ve söylenmeyenin estetiğini ve politikasını ortaya çıkarmaya çabalıyorum. İnsanların duygu ve düşüncelerini doğayla ilişkilendirmenin ve bu perspektiften doğayı incelemenin mümkün olduğu bir coğrafyada, sanatsal araştırmamın ilk ön izlemesini, Mardin Müzesi’nde “Yere Yakın” (2017) sergisinde gerçekleştirdim. Temsil etmeyi seçtiğim dallar, belli bir tür yasın ağaç müzesini oluşturmak üzere bir araya geldiler.
Teknik olarak bilgisayarda çizdiğim dallar arası boşluklar daha sonra lazerle kağıt üzerinden kenarları hafif yanarak kesilip çıkarılıyor. Kalın ahşap çerçeve içinde iki cam arasına sıkışmış dallar arka plana gölgelerini düşürerek zamansal bir boyut arayışına giriyorlar sanırım. Sürekli kapalı daireleri çizerek gelişen bu Arboretum işlerinde, bu tür ruhsal bir manzaranın boyutsuz ama düzlemde genişleyen, yayılan ve yayıldıkça da imgenin kendini gerçekleştirdiği bir arayış içindeydim.
Sadece bu çalışmamda değil, “Mükemmel Mutsuzluk” (2014, Videoist’in katkılarıyla) ve“Garip Dostlardır”da (2015, sanatçılar Evrim Kavcar ve Evren Erlevent işbirliği ile) da pastoral uyumsuzluğu anlamaya ve aktarmaya çalıştım. Yasın topoğrafyasını oluşturan ARBORETUM dizisinin bir kısmı 06 Eylül – 28 Ekim tarihlerinde REM Art Space’te “Arka Bahçe” adlı grup sergisinde ilk defa İstanbul’da izleyici karşısına çıkacak.
Son olarak ne ile ilgileniyorsunuz?
Kendi kendine konuşmakla. Herkesin (merkezin) radikal bir öteki ve kültürel farklılıkların tanıklığına odaklandığı bir zamanda ve çevrede, sanatsal bir araştırma olarak oto-etnografi ile ve kendi kendine konuşan diğer sanatçıların dilleri ve hikayeleri ile ilgileniyorum.
Neyran GÜNÜÇER
neyran@mutlusonmedya.com