Galeri Nev İstanbul Karaköy’deki yeni adresinde sezonu İnci Eviner’in kişisel sergisi Ufkun Altında ile açıyor. 19 Eylül-28 Ekim tarihlerinde gerçekleşecek sergide, Eviner’in uluslararası seyirciyle buluştuktan sonra, İstanbul’da ilk kez sergilenecek iki video çalışması yer alıyor.
İnci Eviner 2016’da İstanbul Modern’de gerçekleştirdiği retrospektif sergisinde desen, video ve performatif pratiklere kadar uzanan çok katmanlı çalışmalarına mekanı dahil ederek yapıtlarına yeni bir boyut kazandırmıştı. Galeri Nev İstanbul’da açılacak Ufkun Altında isimli kişisel sergisi de bu anlayışın uzantısı olarak, Eviner’in desenle başlayan yaratım sürecini farklı aşamalarda gözler önüne seriyor.
Sanatçı sergisini tasarlarken birbiri içinden çıkan ve birbirini sürekli etkileyerek dönüştüren bir dizi sanatsal pratiği mekana yansıtmayı amaçlıyor. İzleyiciyi görsel olduğu kadar bedensel olarak da sergiyi algılamaya davet ediyor. Sanatçının galeri mekanına eklemeler yaparak yarattığı ve ara alan olarak adlandırdığı mimari düzenleme, videolarındaki hayali mekan ve çizim deneyimi gibi yaratım sürecinin farklı aşamaları arasında kurulan yeni ilişkilerin ortaya çıkmasını sağlıyor. Aynı zamanda ara alan izleyiciye videolarda kurgulanan ufuk çizgisinin dışında öznel bir distopik alan yaratıyor. Bu yarı yalıtılmış mekan yer altında bir sığınak olarak mekanın kendisini de bir metafora dönüştürüyor.
Aynı kaynaklardan ilham alan bu iki farklı videonun mekan içinde konumlanma biçimi çeşitli açılardan birlikte, bazen de tek başlarına, algılanması ya da yalnızca seslerde buluşması izleyiciyi yaratıcı bir sergi deneyimine sürüklüyor.
Videolardan ilki Eviner’in 2016 Aichi Trienali daveti ile ürettiği Olağan Şartlar adlı üç kanallı video yerleştirmesi, izleyiciyi hayatın olağan akışının güvenli sularında dolaştırırken birden sonu gelmeyen korku dolu bir sürekliliğe kilitliyor. Sanatçı güven duygusunun neredeyse her gün biraz daha bizlerden uzaklaştığını hissettirerek olup biten felaketlerin irademizin dışında, kendi başına bir varlık gibi sürüp gittiğini ve daha da kötüsü buna alışma tehlikesini ifade ediyor. Olağan Şartlar sanki insan zihnini paralize ederek şiddetin nasıl olağan hale geldiğini rüya ile gerçek, yeryüzü ile yeraltı arasına sıkışmış bir aralıktan ortaya çıktığını gözler önüne seriyor. Patlayan bombanın ardından süpürülen cam kırıklarıyla, parkta piknik yapanlar aynı zaman diliminin failleri olarak yer alıyorlar.
Sergide yer alan diğer video eser ise bu sene sanatçıya 13. Sharjah Bienali ödülünü kazandıran videosu Yeraltında Beuys. Eviner’in 2011 yılında yaptığı aynı adlı desenden esinlenerek yarattığı video bir distopyadır. Bilinmeyen bir zaman ve mekan duygusunu günümüzdeki toplumsal ve bireysel yaşamın politik gerilim ortamına taşıyarak yeniden kurgulayan sanatçı, hayali bir toplumda, insanların baskı ve zulümle ötekinin yok edilmesi sonucu hafızalarının silinmesinden ve bunun sonucunda yaşadıkları felaketle başa çıkma biçimlerinden söz ediyor.
Videoda izlediğimiz bireyler çareyi kendilerine yeni bir dünya yaratmak için ölesiye çalışmakta bulup, sanattan yola çıkarak yerin altında tüm nosyon, kavram ve dilleri yeniden icat etme çabasına girişiyorlar. Metafor ve simgelerin üzerinde çalışarak onları yeniden şekillendiriyorlar. Amaçları bir toplum yaratabilmek için gereken şartları oluşturmak. Bu yüzden dil ve nesne arasındaki kopukluğu onarmaya çalışıyorlar. Anlam dizgelerini yeniden kurgularken pek çok tuzağa düşüyorlar ve bu yüzden sanat tarihinde en fazla güvendikleri Beuys’un iyileştirici gücünden medet umuyorlar. Beuys ufuk çizgisinin altında hapsolan toplulukla ilişki kurmaya çalışıyor.
Eviner, çizimler ve video çekimlerinden oluşan çok katmanlı video yapıtında hayal gücünün sınırlarını sanatın ikonlarıyla sınar. Bu yeraltı insanlarının çabası, imge ile temsil arasındaki gerilimi ve yine imge ile dil arasındaki sıkışmayı aşmak içindir. Sanatçı bunu yaparken hayatla sanat tarihini karşı karşıya getirdiği çatışma ortamını çizerek oluşturur. Zihnimiz, baskıyla sindirildiği ve yeraltına itildiği yerden kendini onarmak ve bu dünyaya, yaşadıklarımıza bir anlam vermek için yeni bir direniş taktiği geliştirmek zorunda kalır.
Bu yeraltı insanlarının acil olarak tanımlaması gereken durumlar arasında; Adalet, kahkaha, bulut, başörtüsü, aile, kadın, davul, asker, hemşire, ölüm, büst, ayrılık, kıskançlık, duymak, camii, Atatürk Kültür Merkezi, tıkırtı, Pers vazosu, aşk, selvi ağacı…vesaire öne çıkar.
İnci Eviner’in desenden videoya, performanstan kolektif çalışmalara uzanan geniş yapıt yelpazesi temel olarak desene dayanır ve çok katmanlı parçalardan oluşur. Arzu politikalarını, uzamı, öznelliği ve öznellik olanaklarını irdeleyen Eviner, bir sanatçı olarak, bize eşlik eden travmaların yeni tür bir dinleme ve tanıklık gerektirdiğinin farkındadır. Sanatçı, iktidarın kadın bedeni üzerindeki mevcut uygulamalarının izini sürer ve sürekli sahneye konulmakta olan sabit kimliğin ötesini araştırır.
Yapıtları dünyanın dört bir yanındaki kişisel sergiler ve grup sergilerinde yer almış olan Eviner İstanbul, Venedik, Tayvan, Selanik, Şangay, Busan, Aichi ve Şarca gibi pek çok bienale davet edildi. Sanatçının yapıtları The Drawing Center, Philadelphia Museum of Art, Thyssen-Bornemisza Art Contemporary, Massachusetts Museum of Contemporary Art, Musée Modern de la Ville, Paris, Palais des Beaux-Arts, Lille gibi müzelerde sergilendi. 2016 yılında İstanbul Modern’de ilk retrospektif sergisi düzenlenen Eviner, 2017 yılında 13. Sharjah Biennial Art Prize ödülüne layık görüldü.
www.galerinevistanbul.com