Şule Özbahar Şöyleşisi …
Sanat eğitimi alma fikri ne zaman oluştu?
Aslında çocukluğumdan beri müzikle iç içeydim. Aynı zamanda ressam olmak da büyük hayalimdi. Babam ve annemin resim yeteneklerinin biraz bana geçtiğine inanıyorum. Ayrıca dayım ressam, halam da teknik ressamdı. Kendimi en iyi ifade etme biçimim müzik ve resimdi. İlkokuldan itibaren resim derslerinde çok başarılıydım. Öğretmenlerim sadece beğeni ile kalıp, geleceğim için bana çok da yardımcı oldular diyemem. Bu işin üniversitesinin olduğunu bile lise mezuniyetimden bir süre sonra keşfettim. Henüz anaokulundayken, oyun hamurundan ayrıntılı bir yılan yapmıştım ve öğretmenim onu diğer hocalarla paylaşmıştı. Bu durum benim bu alanda ilk onere edilişimdi. Bu da çok hoşuma gitmişti. Bir arkadaşımın vasıtasıyla bir ressamın atölyesine gittik. Orada canlı modelden desen çalıştıklarını gördüm. Ayrıca imgesel tasarımları da inceleme fırsatım oldu. Çok heyecanlanmıştım. Yetenek sınavlarına girmeden önce bir kurs almam gerektiğini öğrendim ve sonra Ressam Mehmet Ali Doğan ile tanıştım. Kurs döneminde bolca hayran olduğum Michelangelo’nun resim ve heykellerini çalıştım. Hayatını okudum, hala da büyük hayranlık duyarım. Öncesinde hem Gazi, hem de Hacettepe’ye gitmiştim. Hacettepe Üniversitesi’nde atölyeleri gezerken, devasa camlı ve asma katlı atöleleri gördüğümde çok etkilendim. Aslında güzel sanatlar okumayı çok istiyordum. Tercihimi de o yönde kullandım. Dokuz ay kursa gittim. Desteklerini ve öğrettiklerini her zaman hatırlarım. Gazi Resim-İş ve Hacettepe Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi giriş sınavlarına girdim. İkisini de yüksek puanla kazandım.
Fakülte yıllarınızı kısaca anlatır mısınız?
Hayatımın en güzel dönemlerinden biri olduğunu söylemeliyim. Şehirden uzak, Beytepe Kampüsü’nde olmak, kesinlikle büyük bir ayrıcalıktı benim için. Arkadaşlarım ve hocalarım beni hep atölyede resim yaparken bulurlardı. Çoğu zaman geç saatlere kadar çalışır, hatta kalırdım da. Başarılı bir öğrenciydim. Serbest çalışmalarımda aslında küçüklüğümden beri sürreal üslubum devam etti. En önemsediğim ders, desen dersleriydi ve şu an yaptığım tüm çalışmalarımı buna borçluyum.
İllüstrasyon ve dijital resime nasıl geçtiniz?
Mezuniyetten bir süre sonra sipariş üzerine yağlıboya tablolar ve geleneksel tarzda kitap resimleme teklifleri geldi. İki yıl kadar çalıştıktan sonra, 2009’da kendi özel atölyemi açtım. Burada güzel sanatlar sınavlarına hazırlık dersleri verdim. Neredeyse hepsi, çeşitli üniversitelerin güzel sanatlar fakültelerinin bölümlerine girdiler. Sonrasında askerliğimi tamamladım ve atölyeme geri döndüm. Kendimi geliştirmek üzere bilgisayar programlarını öğrenmeye başladım. İlk grafik tabletimi aldım. Yalnız bu bilinen, kullanılan tablet değil, sadece resim yapmak için tasarlanmış ve kalemi olan özel bir cihazdır.
İnternette dijital resim yapan yabancı sanatçıların çalışmalarını inceledim. Önceleri mouse ile yaptığım resimler, daha sonra tablete geçince hakimiyetimi ele aldım. Ve dijital resime daha yatkın olduğumu farkettim.
Youtube’da ilk speed painting işinizi 2010’da Spiderman ile ve sadece mouse ile yaptınız ve Türkiye’de bu tarzın öncülerindensiniz. Nasıl tepkiler aldınız?
O yıllarda tabii ki büyük ilgi gördü. O zamanlara göre Türkiye için neredeyse bir ilkti. Bu durum benim bu işe daha çok yoğunlaşmamı tetikledi. Marvel karakterlerini yaparken, bir yandan da kendi sanatsal çalışmalarıma başladım. Bir süre sonra kullandığım programların inceliklerinin üzerine gittim. Matte painting, fotomanipülasyon, re-touch gibi teknikler üzerine ve en önemlisi geleneksel resim bilgimi de ekleyerek kendimi geliştirdim. Böylece dijital resim kariyerim başlamış oldu.
Cep telefonu ve tablet için oyun geliştiren bir şirkette dijital artist olarak çalıştınız?
Evet, beş yıl boyunca dijital resmimi daha da fazla geliştirmem ve hatta kendi dijital resimlerimi yapmam için büyük destek vermişlerdir. Sms net/Globsis’de oyunların yazılımlarını yapan mühendis arkadaşımla birlikte güzel bir ekip çalışması yaptık. İspanya’daki bir oyun fuarında oyunumuz EA’games tarafından ilgi çekti. Fakat daha sonra onların teknik kadro ile alakalı sorunlarından dolayı sponsor olamadılar.
Türkiye’de ilklere imza atan bir dijital sanatçı olarak yine ilk temalı işleriniz olan ve sosyal medyada da “Kıyamet Senaryoları” olarak bilinen bir seri çalışmalarınız oldu?
İlk olarak “Atakule Uzaylı İstilası” adlı çalışmamla başladım. Bilinen doğa felaketlerini Ankara’nın simgelerinden bazılarına uyarladım. Uzaylı, çöl, buzul çağı ve su altı konseptleriyle devam etti. Sonrasında İstanbul versiyonlarını da yaptım. Bu çalışmalarımı CNN Türk, Habertürk, Milliyet, Cumhuriyet, Onedio vs. manşet olarak yayınladılar ve röportajlar yaptılar.
Sonrasında Atatürk ve Türk Destanları konulu çalışmalarınız da Türkiye’de yine bir ilk. Fakat internet ortamında isminiz kesilerek sanki anonim gibi paylaşıldığını görüyoruz. Hatta t-shirt, bardak ve tual üzerine baskıları dahi var. Bunların önüne nasıl geçiyorsunuz?
Bu serileri yaparken öncelikle yaşadığımız yüzyıla uygunluğunu göz önüne aldım. Genç nesillere zengin kültürümüzü çağdaş bir tasarımla göstermek gerektiğinin farkına vardım. Batı’nın Marvel karakterlerinin büyük hayranıyım ama hiçbirinin mitolojik veya kültürel bir bağlantısı yok. Türklerin çok sayıda ve yüz yıldır bilinen mitolojik karakter ve kahramanları vardır. Bunların görsel olarak gün yüzüne çıkması gerekiyordu. Bunu kendime misyon edindim. Umarım bir gün gereken değere varır. Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran; çağdaş ve insanca, bilimin ve sanatın ışığında özgürce yaşamamızı sağlayan ulu önder Atatürk’e, çağımıza en çok yakışan sanat uslubunu uyarlamak gerekliliğini duydum. 24 adet çalışma yaptım. Bazılarını Atatürk konulu fütüristik, bazılarını da fantastik olarak çalıştım. Çalışmalarımın internet ve diğer mecralarda imzamı keserek kullanılmasını tasvip etmiyorum tabii ki. Özellikle Atatürk resimlerimde imzamın kesilip, anonimmiş gibi kullanılması üzücü. Tüm bunları neden yapıyorsunuz diye merak edenlere cevabım şudur; öncelikle kendi yaşadığım çevreye uyarlamak istedim. Çünkü, insan kendi olduğu yerden başlamalıdır. Kıyamet fikrine gelince; tüm doğal felaketler, yaşayanlar için korkunçtur ama estetik olarak müthiş bir görselliğe sahiptir. Bu da yüksek dozda bir manzara resmidir. Hollywood apokaliptik filmlerde insanların severek izlediği görüntülerin bizim coğrafyamızdaki versiyonlarını kendi tarzımla birleştirip, izleyiciyle buluşturuyorum .
Merak edenler için dijital resim nedir?
En çok sorulan sorular; “Bunu nasıl yapıyorsunuz? Ben de öğrenmek istiyorum.” oluyor. Kesinlikle öncelikle güzel sanatlar fakültesinin herhangi bir bölümünü okumanız gerekiyor. Desen diye tabir ettiğimiz şey, canlı modelden insan anatomisini çizebilmektir. Yıllarca bu alanda çalıştıktan sonra, imgesel bir tasarım, yani görmeden bir olayı veya durumu ifade edebilme becerisini gösterebilme durumunu, aklından eline geçirebilme beceresidir. Tüm bunlara vakıf olabildikten sonra, bilgisayar ortamında birçok programı öğrenmeniz gerekiyor. En sonunda evet dijital resim yapabilirsiniz diyorum.
Bir de yirmibir yıldır aralıksız devam eden ve bu tarzı sevenler tarafından yoğun ilgi gören metal grubunuz Ravenwoods?
Evet, en az resim kadar, müzik de hayatımın vazgeçilmez bir parçası. 1998’de Ozan Yıldırım ve benim kurduğumuz grubumuzun 4. albüm çalışmalarını sürdürüyoruz. Şimdiye kadar Türkiye’nin yanısıra yurtdışında Ukrayna, Rusya, Almanya, Finlandiya ve Sibirya’da konserler verdik ve vermeye de devam edeceğiz.
Son olarak?
İçinde asla mizah barındırmayan ve tutsun diye ünlü oyuncuların olmadığı ilk gerçek Türk bilim-kurgu filmini herşeyiyle bu topraklara uygun bir dille hayata geçirmek istiyorum. Şu an emekleme devresinde olan sanal gerçeklik, bence sanatı apayrı bir döneme taşıyacaktır.
sule@suleozbahar.com
Cihan Engin,
1982‘de Ankara’da doğdu. 2007’de Hacettepe Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Resim bölümünden derece ile mezun oldu. 2007-2009 yılları arasında Ankara’da “United Desing Studios” adlı reklam ajansında ressam ve sanat yönetmeni olarak görev yaptı. 2009 yılında kişisel resim atölyesi kurdu. 2010 yılında “Globsis/Smsnete” oyun firmasında çalışmaya başladıktan sonra digital ressamlığa yönelen Cihan Engin, cep telefonu ve tablet oyunları için görseller tasarladı. 2015 yılında Ukrayna Simferopol da mobil oyunlar için digital resim eğitmenliği yaptı. Google Play ve Apple Store’a yaptığı oyun tasarımlarının sanat yönetmenliğini de yapan sanatçı, sanatına digital ressam olarak devam ederek ülke çapında ilgi gören başta “Ankara ve İstanbul kıyamet” çalışmaları olmak üzere çok sayıda konsept işler gerçekleştirmiştir. Üç kişisel sergi açan digital sanatçı çok sayıda karma sergi ve etkinliklere katılmıştır. Orman Bakanlığı “Küresel ısınma ve iklim değişikliği” resim yarışmasında sergileme ödülü alan Cihan Engin halen çeşitli ajanslara illüstrasyon, özelefekt, kitap kapağı tasarımları ve sanatsal çalışmalarını sürdürmektedir.