Sanat kader önleyicidir. Malraux
1941 Malatya doğumlu NİZAM 1961 yılında Grenoble Jeoloji Enstitüsü’nde Kimya eğitimine başladı ve bunun yanında tutkuyla takip ettiği heykel sanatına yöneldi. Arayışlarını önceleri demir, bakır,taş,ağaç,mermer gibi malzemelerle sürdüren sanatçı, en zengin malzeme olarak tanımladığı bronzda karar kıldı. Avrupa ve A.B.D.’de 50’nin üzerinde kişisel sergi açan, bir çok önemli ödül alan, hakkında Stendhal Üniversitesi Sanat Tarihi Bölümü’nden Prof. Dr. Jacques Spica’nın yazdığı -Fransızca- kapsamlı bir kitap bulunan sanatçının ödüllerinden bazıları şunlardır; 1974- Cote d’Azur Bienali-Cannes Büyük Finalist, 1975- Uluslar arası Juan Les Pins Altın Madalya, 1979- Ulusal Nişan Şövalye, 1979- Arts, Sciences, Lettres, Bronze ödülü, 1988- Rhone Alpes Fransa Büyük Ödülü.
Nizam kimdir sorusuna ‘ maddeyle savaşan iki el’ cevabını veren Nizam’ın mutluluk tanımı ise atelyesinde ‘yalnızlık, derin düşünce ve çalışmak’. Sayfalar dolusu ödül, profesyonel aktivite ve başarı hikayesi. ( 1968 St Donat Sergi Salonu’nda başlayan sanat macerası, pek çok profesyonel başarıyı beraberinde getirmiş, dünyaca ünlü kurum ve kuruluşların plaketlerini yapmış -1999′ da Schlumberger Ltd. STI (USA), 2003’de ATIP( Dünya Kağıt Endüstrisi) ‘nin madalya ve plaketlerini yapmış, 1994’de P.Chabot ‘Nizam Las Vegas’da’ konulu konulu bir eleştiriyi baş sayfasına koymuş, Los Angeles’ta Nizam’ın heykelleri Anthony Quinn’in heykelleri ile birlikte sergilenmiş vb…)
-Sevgili NİZAM, ‘NİZAM-Double Tension-İkili Gerilim’ kitabımız Fransızca-İngilizce ve Türkçe olmak üzere üç dilde basıldı ve kitapçı raflarında yerini aldı. Elli yılı aşkın bir süredir Fransa’da yaşıyorsunuz. Spica’nın dediği gibi sanatçının yalnızca bulunduğu ülkede değil dünyanın neresinde olursa olsun hep bir mülteci gibi hissetmesi onun başka bir dünyaya ait oluşundan mıdır? Zira eser üretirken yaratıcılığı ona hem madde hem de manaya egemen bir kudret bahşediyor, ne dersiniz?
–Sanatçı ilticayı seçmekle kendini mükemmelliğe mahkum etmektedir. Bu da kendisine büyük risk getirir. Ya yaşadığı toprağa bir isim bırakacak ya da başkasına ait bu toprakta kaybolup silinecektir. Bu davranış bir insandan bir sanatçı doğabilmesi için zaruri olan ölümü simgeler. Sanat eseri ile yeniden doğuş ve başka bir kimlikle varoluş. Sanatçının krallığı bu dünyaya ait değildir. Bitmek tükenmek bilmeyen bir yolculukla ulaşmayı umduğu kalbinin derinliklerinde yatan bir ülkeye aittir.
-Sizi güzel sanatlar içerisinde heykel sanatına yönlendiren ne oldu? Zaman boyutunu da ilave ederek bu dört boyutlu nesnelerin görünen ve hissedilebilen formu mu yoksa bu formlarla aranızdaki suç ortaklığı mı?
–Heykeltraş sonsuzluk mekanındaki yaratım sürecinde özgürlüğünü sonsuza dek kullanabilen bir şekil ustasıdır.Böylelikle tüm sınırları yok ederek gerçek ülkesi olan sonsuz yeniliğin içinde yaşar.
Heykel yaparken bilinçaltının devreye girip onu güçlü bir şekilde ittiği ve ivme kazandırdığı doğrudur. Bu ivme bütün sanatların kaynağıdır. İnsanın suç ortağına dokunabilmesi hele işlenen suç bilinç akışını uyandırıyorsa güzeldir. Sorunun cevabı evet her ikisi de.
-Bunca yıldan sonra ülkenize dönmenizde ne etkili oldu?
-Yabancısı olduğum bir coğrafyada sanat aracılığıyla kendimi bulmuş olmam. Yeniden doğuş ve yeni bir başlangıç. Böylelikle döndüm.
meraklısı için: www.nizam-guner.com