Azamat Kuliev (Azamat Kaisynovich Kouliev) 1 Mart 1963’te ünlü Balkar Şair Kaisyn Kouliev’in oğlu olarak Kabarday-Balkar- Nalçik’te doğdu (USSR). Bir ağabeyi Hollywood’da yaşayan Rus-Amerikan Aktör Alim Kouliev, diğer ağabeyi ise Rus film senaristi ve yönetmeni Eldar Kouliev’dir. 1978-1981 yılları arasında BV Johansson St. Petersburg’daki sanat lisesi Resim Bölümünde, 1988-1996 yılları arasında Repin St. Petersburg Resim Heykel ve Mimarlık Devlet Sanat Akademisi Resim Fakültesi’nde okudu (St. Petersburg, Rusya). 1998 yılından beri Türkiye’de yaşamakta ve çalışmalarına burada devam etmektedir. 2011 yılından bu yana Eskişehir Anadolu Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Resim Bölümü’nde Öğretim Görevlisi olarak çalışmaktadır.
-Sevgili Azamat Kuliev, Türkiye’ye gelmenize kimler vesile oldu? Bu ülkede yaşamaya nasıl karar verdiniz?
Ahmet Yesevi Üniversitesinin kurucularından ve aynı zamanda Cumhurbaşkanlığı Danışmanı Hürriyet Ersoy ile Ahmet Yesevi Üniversitesi Mütevelli Heyeti Başkanı Namık Kemal Zeybek, Kabartay-Balkar’lı şair Kaisyn Kuliev anısına düzenlenecek bir dizi etkinlik için bir grup sanatçı ile birlikte beni de Ankara’ya davet ettiler. Etkinlik kapsamında Devlet Resim Heykel Müzesi’nde kişisel bir sergi açtım. Bir yıl sonra TÜRKSAV Başkanı Yahya Akengin’in daveti ile Türk Dünyası Sergisi için tekrar geldim. Bu sergide Yahya Akengin’in siparişi olan Süleyman Demirel tablosunu Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’e takdim ettim. Namık Kemal Zeybek’e hediye ettiğim kendi portresi ise portreyi görüp beraber çalışmayı teklif eden kızkardeşi Aysel Gözübüyük ile tanışmama vesile oldu. Böylece Ankara’da yeni bir hayat başladı benim için. İlk yılları keyifli geçti, sonrası ise zor diyebilirim.
-Sonra uzun yıllar Yahşi Baraz’la çalıştınız. Yahşi Baraz sanatçı, galerici, kolleksiyoner ve sıkı bir entelektüel olarak Türk sanat hayatına önemli katkılar sağlamış bir isim. Sizin için ne ifade ediyor bu buluşma?
Yahşi Baraz’la tanışmak büyük Türk ressamlarının eserlerini tanımama vesile oldu. Gördüğüm eserlerden ve Türk resim sanatının geldiği evreden çok etkilendim. Baraz sanatın nabzını tam anlamıyla tutabilen aynı zamanda Türkiye’nin en çok sanat okuyan entelektüellerinden birisidir. Zengin bir sanat kitaplığına ve birikimine sahip. Bu sebeple yalnız Türk Sanatı değil dünya sanatı hakkında görüşü alınacak ender kişilerdendir. Onu tanımaktan ve onunla çalışmış olmaktan dolayı şanslı hissediyorum kendimi. Sanatına ve kişiliğine saygı duyduğum Bubi ile karşılaşmama ve dost olmama da vesile olmuştur Galeri Baraz.
-Sevgili Kuliev, hayatta en çok neyin yoksunluğunu yaşadınız diye sorsam?
Ben hayattan çok şey beklemedim aslında; Sıradan bir hayat, sıradan bir aile, bir at!. Sıradan bir hayatım olmadı, olmasını da beklemiyordum zaten, çünkü sıradan bir ailede doğmadım. Sıradan bir iş de değil yaptığım. Derviş gibi yaşamak gerekiyor. Sanıyorum ben en çok huzur arıyorum. Hepsi bu!
-Hiç kimsenin bilmediği bir özelliğiniz var mı?
İç dünyam. Metafizikle ilgileniyorum ve dokuz yıldır yoga yapıyorum.
-Bugüne kadar yaşadığınız en büyük hayal kırıklığınız ne diye sorsam?
Öyle büyük hayal kırıklıklarım var ki, doğrusu hangisinin daha büyük olduğuna karar veremiyorum. (Gülüşmeler…)
-Sizi en çok ne kızdırıyor, bununla nasıl başa çıkıyorsunuz?
Huzursuzluğa yolaçan herşey kızmama yol açabiliyor. Nasıl başa çıktığıma gelince resim yapmakla ve yoga ile başa çıkıyorum. Doğum ve ölüm arasında keyifle geçirilecek küçük bir zaman dilimi yaşam. Keyif almak lazım, hepsi bu.
-Peki bedenen ve ruhen, şu an olmak istediğiniz yer neresi diye sorsam?
Cennet! (Gülüşmeler…) Şaka bir yana, bir sahilde olmak, yalnız denizin sesine kulak vermek ve yüzmek derim bu soruya. Yüzmeyi yürümek edimine tercih ederdim bana kalsa. Balığım ben!
-Hyperrealism son yıllarda dünyada ve bizde yükselişte. Bir süredir Halil Altındere ile ses getiren projelere imza atıyorsunuz. Vasıf Kortun ve René Block portreleri çok konuşuldu, izlendi. Sırada neler var? Halil Altındere gibi genç ve yenilikçi bir sanatçı, aynı zamanda küratörle çalışmak size neler kattı?
2008’den bu yana Halil Altındere ile çalışıyorum. Doğrusu heyecan dolu projeleriyle bu ülkenin sanat hayatına can veren damarlardan biri Halil. Sanıyorum üçüncü bir portreyi izleyiciye sunduğumuzda portreler serisi tamamlanacak. Hyperrealist portreler uzun soluklu ve yorucu çalışmalar elbette. Ancak sanatseverler tarafından keyifle izlendiğini görüyorum ve bu da bir sanatçı olarak emeğimin karşılığını aldığım anlamına geliyor.
-Ocak 2014’de Roma’da Giorgio Bertozzi ve Ferdan Yusufi küratörlüğünde Galleria Lombardi ‘de bir kişisel sergi açtınız. Nisan 2014’te ise NewYork’ta Art Expo Sanat Fuarı’nda gördük sizi. Yurtdışında ABD ve İngiltere’deki sanat kurumlarında ders olarak okutulan küratörlük çağdaş sanat bağlamında dışarıda ne gibi farklılıklar gösteriyor, bu konuda gözlemleriniz neler? Salt’ın Direktörü, sizin de portresini çalıştığınız, Türkiye için önemli bir küratör olan Vasıf Kortun gibi örneklerin çoğalması için sergi düzenleyicileri kendilerini nasıl geliştirmeliler sizce?
Yurtdışında bu işin daha profesyonelce yapıldığını söyleyebilirim. Küratörlük son derece yetkinlik isteyen bir iş. Sonra heyecan da istiyor tabii. Türkiye’ye gelince, öncelikle güncel sanatı çok iyi takip etmeliler. Entelektüel bir birikim de şart. Her alanda olduğu gibi başarıya giden yol işin dinamiklerini iyi bilmekten, dolayısıyla çok okumaktan ve izlemekten geçiyor. Türkiye’de küratörlere düşen görev, bunları yapmanın yanısıra sanatta kayırmacı politikaları bir yana bırakarak gerçek sanatçıları, gerçek yetenekleri, elbette öncelikle de gençleri kollayan dinamik projeler üretmek. Tabii büyük projelerin gerçekleşmesine olanak sağlayacak sponsorlar bulmak da gerçekte küratörlerin belli başlı işlerinden biri olmalı diye düşünüyorum. Projeler dönüp dolaşıp kaynak yetersizliği noktasında düğümleniyor çünkü.
-2015-2016 projeleriniz neler? Bizi şaşırtacak, yeni ve absürd işler var mı sırada?
Evet. 2015 için yeni bir galeri ve yeni projeler var. Öncelikle iyi bir sanatsever ve kolleksiyoner olan Ozan Pekçetin ve Tuğsan Pekçetin Kardeşler’in açmış olduğu KOPART Gallery ile işbirliği yapacağız bu sene. İstanbul’un Anadolu yakasında, Kadıköy’de konumlanmış çağdaş ve yenilikçi bir galeri. İyi işlere kapı açan, geleceği parlak bu galeri ile ses getirecek projeler üreteceğiz. Dolayısıyla bu yıl Kopart Gallery ile çalışacak olmaktan mutluyum.
-Sevgili Azamat Kuliev, teşekkür ederiz bu güzel sohbet için.
Röp. Nural Yağmur