“Psikoloji literatürüne göre yaklaşık 10 kişiden biri adrenalinden hoşlanıyor.”
Röportaj: Aslı KUTLUCAN KAPTAN
Boğaziçi Üniversitesi, 02-03 Mayıs tarihlerinde düzenleyeceği Psikolojik Danışma Sempozyumu’nda 02 Mayıs tarihinde Korku Sineması’na da bir seminerle yer veriyor. EREC Psikolojik Danışma Komitesi tarafından hazırlanan sempozyum, sosyal ve kültürel bağlamda daha önce Maltepe Üniversitesi’nde beşincisi düzenlenen Geleneksel Psikolojik Danışma ve Rehberlik Şenlikleri organizasyonunu bir İstanbul geleneği haline getirerek Boğaziçi dokusuyla buluşturup alandaki öğrenci ve mezunlara farklı bir deneyim yaşatmayı hedeflerken, okulun mezunlarından Psikolog Cenk Erdem, 02 Mayıs tarihinde 15.30’da Ayhan Şahenk Salonu’nda bir “Korku Sineması” semineri veriyor olacak. Psikoloji alanı derinlerde korku filmlerini sevme veya sevmeme nedenlerini çok çeşitli sebeplerle açıklarken, araştırmalara göre korku filmlerinin zannedildiğin aksine faydaları bile var… Boğaziçi Üniversitesi, “Eğitim Fakültesi, Rehberlik ve Psikolojik Danışmanlık” bölümüyle birlikte aynı zamanda “Fen-Edebiyat Fakültesi, Psikoloji” mezunu olan Cenk Erdem ve bölüm birinciliği ile okulunu bitiren Erdem, İstanbul Bilgi Üniversitesi’nde Sinema-TV yüksek lisansına devam etmiş. Cerrahpaşa Çocuk Kliniği Onkoloji servisinde 4 yıl boyunca psikolog olarak çalıştıktan sonra 2004 senesinde Houston’da, Texas Children’s Hospital’da, “Oyun Terapisi” eğitimi alan Erdem, “Müzik ve Psikoloji” ilişkisi, “Korku Sineması” ve “Aşk İlişkisi” üzerine seminerler veriyor. Bir psikolog olarak aynı zamanda bir Korku filmi fanatiği olan Erdem’le, Korku Sineması üzerine konuştuk.
Korku filmlerine bazıları bakamaz bile peki psikoloji Korku Sineması’na nasıl yaklaşıyor?
Bazıları özellikle korku filmi sever, bazıları da ya ciddi anlamda korktuğu için ya da gerilimden hoşlanmadığı için bakmaya tahammül bile edemez. Aslında bilimsel olarak bireyler çevrelerindeki istenmeyen uyaranlara farklı tepkiler veriyorlar. Örneğin, ortamdaki ısı değişikliğine veya bir tişörtün yakasındaki etikete bile kimileri aşırı hassasiyetli olabiliyor. Muhtemelen aynı bireyler korku filmi izlerken de çok daha yoğun fizyolojik tepkiler gösterebiliyorlar. İşte bu yüzden kimileri mizacı gereği korku filmlerinden hoşlanmazken, kimileri de yine mizacı gereği korku filmlerine bayılıyor…
Peki psikoloji bilimi korku filmlerini çok sevenler için neler söylüyor?
Psikoloji literatürüne göre yaklaşık 10 kişiden biri adrenalinden hoşlanıyor. Bu anlamda yüksek olasılıkla korku filmlerinden zevk alanlar ayrıca lunaparkta gondola binmekten de keyif alıyorlar ve işin özü heyecanı seven bireyler korku filmlerini de seviyorlar. Korku filmi fizyolojik uyarılmayı artırıyor ve kimileri hali hazırda yüksek düzeylerde fizyolojik uyarılmalardan keyif almaya eğilimli olabiliyorlar.
Korku filmi tam olarak fizyolojik uyarılmayı nasıl artırıyor?
Purdue Üniversitesi İletişim Fakültesi Profesörlerinden Glenn Sparks’ın yaptığı bilimsel araştırmada korku filmi izleyenlerin kalp atışlarının, kan basıncının ve solunumlarının hızlandığı ortaya konulmuş. Üstelik film bittikten sonra da bu fizyolojik uyarılma sürüyor ve sadece bizler farkında olmuyoruz.
Sizce film bittikten sonra bile fizyolojik uyarılmanın sürmesi hayırlı bir durum mu?
Fizyolojik uyarılma sürüyor ve sırf bu nedenle yaşanılan pozitif ve güzel duygular daha da yoğun hissediliyor. Dahası geriye film sırasında yaşanılan korku hissinden çok sadece iyi vakit geçirdiğiniz hissi kalıyor ve işte bu nedenle kimileri tekrar tekrar korku filmi izlemek isteyebiliyor. Pozitif ve keyifli duyguları güçlendirdiği düşünülürse korku filmlerinin faydalı olduğu da düşünülebilir.
Korku filmlerinin başka ne gibi faydaları var?
Cantor korku filmlerinin adrenalini ve heyecanı artırması dışında hemen herkesin aklını günlük hayattan uzaklaştırmak ve zihnini boşaltmak için korku filmlerinden daha çok yararlanabileceklerini söylüyor. Ayrıca çok hassas ve kırılgan bireyler belki de daha fazla kırılmak istemedikleri halde bu hassasiyetlerinden kurtulamıyorlarsa korku filmleriyle psikolojik bir rahatlama da yaşayabileceklerini belirtiyor. Diyelim hassas bireyler böylece korku filmlerinde en azından tıpkı kendileri gibi çaresiz durumda olan kurbanlardan kurtularak rahatlayabiliyorlar.
Korku filminin faydaları da varsa neden bazıları asla korku filmlerinden hoşlanmıyor?
Çünkü özellikle küçük yaşlarda korku filmiyle deneyiminiz olumsuzsa, bir daha hiç korku filmi izlemek istemeyebiliyorsunuz. Ya da daha ilerleyen yaşlarda diyelim herhangi bir korku filmini izledikten hemen sonra pek de hoş deneyimler yaşamadıysanız, misal sevgilinizle kavga ettiyseniz, ya da yolda bir kaza atlattıysanız, yine korku filmlerinin sürdürdüğü fizyolojik uyarılma yüzünden olumsuz duygularınızı çok daha yoğun yaşayacağınızdan ileride bir başka filmi seyretmekten kaçınabiliyorsunuz…
Özellikle başarılı bazı korku filmleri de hiç unutulmuyor; etkileyici korku filmlerine psikoloji nasıl yaklaşıyor?
Olumsuz duyguların beynimizde depolandığı yer beynimizin duygusal kısmı amygdala ve olumlu duygulara göre yok olmaya daha çok direniyorlar. Hemen herkes için herhangi bir ortam, duygusal hafızada yer eden olumsuz bir anıyı kolaylıkla çağrıştırabiliyor. Bu yüzden kimi çarpıcı korku filmleri de kolay kolay akıldan çıkmıyor. Böylece diyelim, “Jaws” filmini izleyen birinin denizde derinlerde yüzerken kolaylıkla aklına köpekbalıkları gelebileceği gibi, ıssız bir ormanda bir kamp alanındayken ya da herhangi ıssız bir göl kenarında “13. Cuma” filmlerinin ünlü katili Jason Voorhees hemencecik aklımıza gelebiliyor…
Peki korku filmlerini sevenlerden bahsederken işin içine cinsiyet rolleri giriyor mu?
Araştırmalar korku filmlerini erkeklerin kadınlara göre çok daha fazla sevdiğini gösteriyor. Psikolojik olarak böyle bir farklılığın nedeni belki de sosyalleşme sürecinde erkeklerin daha cesur olmaları ve tehlikelerden keyif almaları öğretisiyle yetiştirilmeleri olarak da açıklanabilir. Nitekim cinsiyet rollerinin fazlaca ayrıştırıldığı çevrelerde kızlar korku filmlerinden pek korkuyor ve gözlerini kapatarak erkek arkadaşlarına sarılıyorlar… Eşitsizliğe karşı durmak için genç bir kızın erkek arkadaşını feminist bir tavırla korku filmine götürmesi de ilişkilerinin geleceği için fena olmaz…
Bu durumda erkeklere giydirilen cinsiyet rolü gereği korku filmlerinden korkmamaları da öğretiliyor diyebilir miyiz?
Erkekler roller üzerinden toplumun beklediği cinsiyet rolünü yerine getirecek şekilde korku filmlerinden hiç korkmuyorum havasıyla ayrıca bir doyum yaşıyor da olabilirler. Wisconsin- Madison Üniversitesi’nden Profesör Joanne Cantor ayrıca kadınların korktuklarında fiziksel olarak yakınlaşacak bir sığınak aramaya daha fazla meyilli olmalarından ötürü kimi erkeklerin sevgilileriyle buluşmalarında beraber korku filmi izlemeye çok motive olduklarını söylüyor ve hatta bu etkiye de korku filmlerinin “sarılma etkisi” adını veriyor.
Siz en çok hangi korku filmlerini seviyorsunuz?
En çok 80’lerin klişe teen- slasher filmlerini seviyorum. Ergenlik dönemimde de 13. Cuma filmlerine, Elm Sokağı’nda Kabus serisine ve Halloween ‘e bayılırdım. Şimdi ayrıca nostaljik bir değer de eklenmiş oldu. Aslında özellikle çatışmalarından ve hassasiyetlerinden kurtulmak isteyen ergenler, korku filmlerinde en azından tıpkı kendileri gibi çaresiz durumda olan kurbanlardan Freddy, Jason ya da Michael Myers sayesinde kurtularak rahatlayabiliyorlar. Bu yüzden kamplarda veya ormanlarda öldürülen gençlerle gişe hasılatlarına imza atan genç kıyımı (teen- slasher) filmlerinin modası geçmiyor. Geçmişe dönüp baktığımda ben de öyle sevmiş olabilirim diye düşünüyorum.