Röportaj: Neyran GÜNÜÇER
neyran@mutlusonmedya.com
Gazeteci, yazar ve DJ Oben Budak’ın aşkı, seksi, farkındalıkları ve seçimlerin hayata etkisini anlattığı üçlemenin son kitabı BÜYÜK raflarda yerini aldı. Serinin ilk kitabı Falan Filan ve sonrasında HAYVAN’la best seller olan Oben’le yeni kitabı, aşklar ve hayat üzerine sohbet ettik….
Son kitapla birlikte karşımızda bir üçleme var. Bu proje nasıl doğdu?
Proje olarak yola çıktığım bir üçleme değildi bu aslında. İlk kitabım “Falan Filan”ı yazmıştım. Kendime göre de okuyucuların hayaline bıraktığım bir son vardı… Ana karakter olan Bige’nin aşk hayatı o kadar çok merak edildi ki bunu biraz daha genişletmeye karar verdim. Buna çalıştıkça iki kitapla olmayacağını anladım ve sonuç olarak bu üçleme doğdu. Okur beni üçlemeye yönlendirdi diyebilirim yani. Falan Filan’da, Bige’nin aldatılıp yeni sevgili bulana kadar yaşadıkları, ardından ikinci kitap “HAYVAN”da ise onun karşısına çıkan yeni göz bebeği Cemal ile olan ilişkisini anlattım. Bu son kitap “BÜYÜK“ ise Bige’yi aldatan en büyük aşkı Adrien üzerine. Bu kitapta artık bir son var. Esasında HAYVAN ve BÜYÜK ilk kitabın çocuğu, çünkü ondan doğdu…
Kitaplarının isimleri de ilginç?
Sadelikten yanayım, tek bir kelime de çok büyük şeyler içerip aşırı yüksek vurgulamalar yapabiliyor. Bundan yola çıkarak kitaplarıma bu isimleri verdim. Falan Filan dedim mesela çünkü büyük aşklar bile zamanı gelince falan filana dönüşebiliyor.
Böyle bir kurguyu nasıl yazmaya karar verdin?
Aslında ilişkilerden genel anlamda bir sonuç çıkarmaya karar verdim ve kendimden yola çıktım. Çok büyük bir aşkım bitmişti o dönemlerde ve sevgilime söyleyemediğim şeyleri oturup ona göndermediğim mektuplar silsilesi halinde yazmaya başladım. İlk aşk acısı çektiğim dönemlerdi bunlar. Sonra ferahlayıp, kendime geldiğimde yazdıklarımı okuyunca bana çok komik geldi. Kendi çektiğin bir acıyı dünyanın en büyük şeyi olarak adlandırıyorsun… Aslında herkesin başına gelen ayrılık sonrası krizlerdi onlar. Bu yüzden biraz bu durumla dalga geçmek isteyerek Bige karakterini yarattım ve onun üzerinden ilerledim.
Falan Filan’da straight kadının ilişkisi, HAYVAN’da straight bir erkek ve bu sefer ise biseksüel bir adam var baş rolde?
Evet Bige’nin sevgililerinden bir tanesi biseksüel oluyor bu kitapta ve bir kadın olarak bu durumla baş etmesini okuyacaklar. Falan Filan’da Bige’nin gözünden anlatılan hikaye Büyük’te Adrien’ın gözünden anlatılıyor. Her hikayenin iki bakış açısı var aslında. İlk kitapta Bige’nin ağzından dinlediğimiz hikaye son kitapta Andrien’nın ağzından farklı bakış açısı ve her olaydaki farklı nedenlerle karşımızda…
Cinsel tercihler ve kendini keşfetmeye yönelik vurguların var hep kitaplarında?
İnsanın kendini bulması gerçekten zor. Uzun bir yola çıkıyorsun ve zaman içinde keşfediyorsun kendini. Cinsellik de bu keşiflerden bir tanesi. Çünkü toplumsal yaptırımlar sana bir takım şeyler öğrettiği için diğer tarafı sorgulamadan öğretilenler doğrultusunda yolunu çiziyorsun. İlerledikçe aslında durumun öyle olmadığını başka şeylerin de hayatına girebileceğini fark ediyorsun. “Büyük” biraz da bununla alakalı. Asla asla demeyin! İnsana dair konularda kesin ve genel geçer şeyler söz etmek güç. İnsanlar değişken ve bu kitapta da değişken o insanı görebiliyoruz. Hayat sizi bir anda öyle bir noktaya getiriyor ki yepyeni bir tarafınızı görebiliyorsunuz. Bu mümkün. Basit mi? Değil… Zor mu? Değil… Zorluğun esasında kişinin kendisiyle alakası yok, konuyla ilgisi olmayan insanlardan dolayı zor… Artık kıyafetler bile unisex… Kadın ve erkek ayrımı giderek azalmaya başlıyor. Aşkta da bu böyle… Duygu önemli olan… Bu noktada cinsiyeti bir engel ya da sınırlayıcı olarak koymamak gerekiyor. İnsan insanı sever…
Yaşadığımız politik bakış açısı içinde yazdığın bu kitaplar cesaret isteyen işler ?
Bence değil… Benim toplumdaki ikiyüzlülükten yana bir sorunum var. İnsanlar başkalarının hayatına gereğinden fazla odaklı yaşıyorlar. Kendileriyle çok fazla ilgilenmiyorlar. Bu benim için gerçekten bir sorun. Herkes sevişmiyormuş gibi davranıyor. Kimse bir diğeriyle flört etmiyormuş gibi yapıyor. Bir taraftan erkeğin, erkeği sevmesine ahlaksızlık diyenler, diğer tarafta bütün gün bazı kadın programlarında, toplumca kutsal olan evliliği, maaşa, arabaya, eve, mal varlığına indirgiyor. Küçücük kızları evlendiriyor… Bu yapıdaki insanların iki erkeğin ya da iki kadının birbirini sevmesine ahlaksızlık demesi tamamen iki yüzlülük.. Gerçek ahlaksızlıklar bu kadar göz önündeyken hiç kimseyi ilgilendirmemesi gereken konularda ahkam kesmek, başkalarının hayatını sıkıntıya sokmak kişinin kendi ahlaksızlığı…
İlk iki kitabında Ergün Gündüz’ün çizgilerini gördük bu sefer yeni bir çizgi var?
Zaten bu konuda Türkiye’deki en iyi isimlerden biriyle ilk iki kitabımda çalışma şansım olmuştu. Bu çok onur vericiydi benim için. Son kitabımda ise yeni ve genç bir isime yer vermek istedim. Mustafa Soydan’ın Özgecan’ın ölümü dolasıyla yaptığı çizim beni çok etkilemişti ve son kitabım için beraber çalıştık. Yenilikçi bakış açısı olan genç bir yetenek…
Bu üçleme için aklında dizi, sinema gibi projeler var mı? Ya da böyle teklifler aldın mı?
“Falan filan” için dizi teklifi gelmişti. Ben oturup Türk dizilerini izlemiyorum, çok uzun ve ağdalı buluyorum. Kendi kitabımın da o hale döndürülmesine çok içim el vermediği için dizi istemedim. Ama film olmasını özellikle istiyorum. Hatta okuyan senaristler de film olabilecek nitelikte yazdığımı söyledikleri için çok da mutlu oluyorum. Tabi ki Türkiye şartlarında filme çekilmesi biraz zor olabilir çünkü kitaplarımda cinsellik önemli bir yer tutuyor… Onun dengesi kurulursa çok güzel olabileceğini düşünüyorum. Baş rol oyuncum bile hazır aklımda hatta… Bige’yi Selin Şekerci oynasın çok istiyorum…
Okuyucu kitleni ağırlıklı olarak kimler oluşturuyor?
Sanırım daha fazla kadınlar… İlk kitapta plajda kitabımla selfie yapma durumu başlamıştı ve gelen fotoğrafların yüzde sekseni kadınlara aitti. HAYVAN’da böyle bir sisteme geçemedik. Gezi dönemine denk geldi ve başka şeylerle ilgilendik hep beraber çünkü… Büyük’te ise tam kadın odaklıyız. Son dönemde dinlediğim üzgün hikayelerin çoğu sevgililerini erkeklere kaptıran kadınlar hakkında… Kadınlar başlarına böyle bir durum geldiği zaman ‘bu nasıl olur’ diye bir duyguya kapılıp üzülüyor, kendilerinde suç arıyorlar ve bu durumun üstesinden gelmeleri biraz zor oluyor. Bu kitabı yazmamdaki amaç o adamlara kızmamaları, aslında onların kendi içlerinde yaşadıkları kargaşadan haberdar olabilmeleri…
Başka bir döneme evriliyoruz değil mi aşklarda?
Her açıdan yeni bir dönem bu… Ama zaten bunun olması gerekiyor. Annelerin babaların dediği “bizim zamanımızda” lafı gibi bir şey bu… Bizim gençliğimizde olan ilişkiler de, aşk da yok… Artık her şey başka bir yöne gitmeye başladı. İnsanlar kendilerine odaklı yaşamaya başladıklarından beri aşk hayatımız da biraz sallantıda.. Sadece benim olamaz yaniJ Çevremdeki herkesin böyle…
Aşk kalmadı mı sence?
Var, kaldı tabi ama boyut değiştirdi. Eskisi gibi birini bulup bir ömür boyu birlikte olabilmek artık zor … Evlenme oranına göre boşanma oranının daha fazla olduğuna dair istatistik hesaplar ortada… Buna ayak uydurmak ve biraz da kabullenmek lazım galiba…
Bu üç kitaptan sonra şimdi dönüp ilişkilerine baktığında kendini yargılıyor musun?
Kendimi yargılamıyorum. O dönemde bilmiyormuşum ve ona göre davranmışım. Yaşadığım şeyler bana hayata dair doğruları öğrettiği için artık öyle davranmamaya çalıyorum sadece. Önümüzdeki maçlara bakmak gerekiyor…
Kendini üç kitapta temize çektin yani?
Evet olabilir ama bu son kitapta biraz yerden yere vurmuş da olabilirim.
Yeni kitap projeleri var mı?
Yazmaya devam edeceğim hatta yeni kitabıma da başladım. Yine ilişkiler üzerine olacak ve tabi ki toplumun bu iki yüzlülüklerine göndermeler olacaktır.
Esasında sen müzik eğitimi gördün, bu konuda çalışmaların nasıl gidiyor Oben?
İstanbul Üniversitesi Devlet Konservatuarı’nda opera ve şan okudum. İlk yola çıkışım buradandı zaten. Ajda Pekkan, Sertab Erener, Aşkın Nur Yengi gibi isimlere vokal yaptım. Onlarla çalışma imkanı bularak bu konudaki bilgimi ilerlettim. Hayat seni her zaman farklı yönlere sürüklüyor. Müziği değil de başka bir yolu seçmiş oldum ama hep içimde olan bir şey müzik… DJ’likle bunu ayakta tutmaya çalışıyorum. Özel partilerde çalmaya devam ediyorum. Bir yandan da single hazırlığı var. Kitabın soundtrack’i olarak bir tane şarkı yazdım, bu üç kitap için. BÜYÜK’ün ardından, çok yakın bir zamanda dinliyor olursunuz.
Çok fazla yeteneği olan ve farklı farklı alanlarda üretim yapan birisin, kendini ne olarak tanımlıyorsun?
Sevdiği işleri yapıp takılan biri olarak tanınıyorum aslında. Tam olarak bir gazeteci olduğumu söyleyemem ya da tam olarak bir DJ değilim… Özel zevklerini işe dönüştürebilmiş şanslı biriyim… Tüm bunlar esasında bir birinden bağımsız ayrı şeyler değil. Bir çember gibi baktığımızda sosyal hayatın içinde gezip bakıyorum, algılıyorum… Bunlardan köşe yazılarım ve kitaplarım çıkıyor ,aynı çemberde eğlendiğim, müzik yaptığım yerlerden besleniyorum… Hepsinin içinde zaten diğerleri hep var… Eğlence pastası altında işler yapıyorum…
Haziran planların neler?
Yazın yine Çeşme dolaylarında olacağım… Orada gençlerle eğlenmeyi gerçekten çok seviyorum… İstanbul insanı eğlence konusunda biraz tedirgin olduğu için bir tek tatilde o kıvama geliyor. Bu yüzden en eğlenceli geceler Çeşme’de geçiyor…