K. Soner Kaya; ’Sanat anlayışının araştırma dönemi ne kadar uzun sürerse o derece sağlam temeller üzerine kurulacağına inanıyorum’…
Payam Latifi; ’Cam güzel ve heyecan verici bir malzeme’…
Genç sanatçılar olarak sanatla tanışmanızın ve halen devam eden eğitim sürecinizin, bugünkü sanat kimliğinizin oluşmasında etkisi nedir? Nasıl bir gelişim izlemektedir?
S.K. : Sanatla tanışmam çok küçük yaşlarda oldu. Babamın da bir süre resim yapmışlığı ve bu yönde bir merakı vardı. Onu izleyerek gözlemleyerek ben de bir şeyler denerdim. Okul dönemlerimde doğru eğitimcilerle karşılaşmamla birlikte bu ilgi arttı ve bu işle hayatımı devam ettirmek istemem 15 yaşlarımda oldu. Anadolu Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Resim Bölümü’ne 2009 yılında başladım. Beni kısıtlamayan çalışmak istediğim alanlarda iş üretmemi sağlayan hocalarımın bugünkü sanat anlayışımda etkisi büyük oldu. Denemelere açık bir eğitim süreci geçirdim. Denemeler her yeni arayışta resme yeniden başlıyormuş gibi hissetmemi sağladı. Yıllar sonra şimdi yaptığım resimlerimden belki de çok ayrı işler yapabilirim. Bu bakış açısına sahip olmak yaptığım işe daha canlı bir tutum sergilememi sağlıyor.
P.L.: Sanatla uğraşan birçok kişi gibi benimde ilgim çocukluktan başladı. Tabi burada ailenin büyük rolü olduğunu düşünüyorum. Benim ilgimi fark ederek 6 yaşımdan beri farklı kurslara yönlendirildim. Seramik, müzik, yağlı boya, sulu boya vs. Hatta ilk sergimi evimizin bahçesinde mahalleden ve okuldan arkadaşlarıma açmıştım. Bahçenin çamurlarından bir sürü çanaklar yapmıştım. Her zaman arkamda duran ve destekleyen bir ailem olduğu için kendimi çok şanslı hissediyorum.
Sanat akademisine başlama hayalim 2009 yılında Anadolu Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Cam Bölümü’nü kazandığımda gerçekleşti. 2014 yılında aynı okul ve bölümde yüksek lisans programına başladım ve devam ediyorum. Aldığım eğitimin üzerimde büyük katkısı olduğunu düşünüyorum. Orta doğu ülkelerinde cam alanında akademik bir gelişme yok ve Anadolu Üniversitesi bu anlamda Avrupa ülkeleri ile yarışır seviyede. Buradan mezun olmak daha çok çalışmanıza ve üretmenize sebep oluyor. Cam, yeni bir malzeme ve insanlara bunu tanıtıp olumlu geri dönüş aldıkça çalışma enerjiniz artıyor. 1960’lardan itibaren cam artık bir endüstri malzemesi değil de bir sanat malzemesi olarak şekillenmeye başladı. Tabii daha yolun başlarında olduğumuz için bu malzemeden çok eser üretmek ve cam sanatını tanıtmak gerekiyor. Buna örnek olarak değerli hocam Prof. Mustafa Ağatekin’i söyleyebilirim. Akademik çalışmalarına devam ederken, cam sanatını Türkiye’de tanıtmak ve gençlere bu malzemeyle eserler üretmelerini teşvik etmek için çok çaba sarf ediyor. Hocamın verdiği destek ve pozitif enerji benim çalışmalarıma çok yansıyor.
Kavramsal olarak, eserlerinizle nasıl bir izlenim bırakmak istiyorsunuz?
S.K. : Genç bir sanatçı olarak kavramsal açıdan kendimi çok sınırlandırmadan çalışıyorum. Elbette resim yaparken kurduğum bir dünya var; ancak tamamen yoruma açık işlerin beni çok geliştirmeyeceğini düşünüyorum. Kavramsal anlamda bu sınırları şu an için mümkün olduğunca esnek tutmaya çalışıyorum. Takip ettiğim yerli ve yabancı sanatçıların işlerini inceleyip alt metinlerini okumak resimlerime katkı sağlıyor. Birine benzemek benzetilmek onun gibi olmak bence erken dönemde çok dikkate alınacak şeyler olmamalı. Sanat anlayışının araştırma dönemi ne kadar uzun sürerse o derece sağlam temeller üzerine kurulacağına inanıyorum. Son zamanlarda çalışmalarımı doğa ve varlık merkezinde şekil-zemin/anlam-belirsizlik kavramlarıyla üretiyorum.
P.L. : Bu soruya basit bir yaklaşımla cevap vermek istiyorum. Benim için sanat bir çeşit konuşma ve ifade biçimidir. Benim ifade ettiğim konular ise tecrübelerim ve yaşadıklarımdan ortaya çıkıyor. Yaşadığım iniş ve çıkışlarım, gerçekler ve hayallerim, duygu ve davranışlarım, etkilendiğim ve farkına vardıklarım ve daha fazlası bir esere dönüşüyor ve bütün bu duyum ve duyguları içinde barındırıyor.
Daha çok otobiyografi çalışıyorum diyebilirim. Dediğim gibi sanatta bu ifade biçimini çok seviyorum Bunun yanında duygu ve düşünceleri güncel tekniklerle ortaya koyan alanları da takip ediyorum. İşlerini takip edip ve haz aldığım sanatçılardan Francis Bacon, Marina Abramoviç, Ai Weiwei, Mona Hatoumn gibi sanatçıları örnek verebilirim.
Her sanatçı için üretim süreci çok farklıdır. Çalışmalarınızın üretim süreci nasıl gelişiyor? Size özel olan ve eserlerinizin kimliğine büyük ölçüde etki eden bir tekniğiniz var mı?
S.K. : Genelde tek bir resim üzerinde çalışmıyorum. Bazen aynı anda 6 resme birden başlıyorum. Uzun süre tek bir resimle vakit geçirmek sıkıcı geliyor sanırım. Tuvale geçmeden önce uzun bir eskiz sürecim oluyor. Eskiz defterime sürekli karalamalar yapıyorum. Bu eskizler, değişik kompozisyonlar için bana çok hızlı dönüş sağlıyor. Nadiren de olsa dijital ortamda eskizlerime ekleme-çıkarma yaparak asıl kompozisyonu kurguluyorum. Tabii bunlar tuvalin önüne geçince değişime uğrayabiliyor. Klasik anlamda sadece tuval, boya, fırça değil de resimlerimde ‘ben’ i daha çok yansıtan bir öğe olarak çeşitli dokular yaratmak için kullandığım malzemeler var. Renk/doku geçişleri ve tuvalde yoğun hissedilen pentur etkisini oluşturmak, kullandığım materyallerle daha tatmin edici oluyor. 2013 yılında yaptığım 8 çalışma, tuvalden bağımsız yaptığım sonrasında tuval üzerine yapıştırdığım tuval bezlerinden ortaya çıktı. Takip ettiğim Ian Davenport, Andy Denzler ve Shin Kwangho gibi sanatçıların üretim süreçlerini izlemek bana teknik anlamda yardımcı oluyor.
P.L. : Cam, çalışmak için oldukça zor ve şekillendirirken fırınlama, tavlama, ergitme ve boyamam gibi farklı süreçleri gerektiren bir malzeme. Bu malzemeyle eser üretmek için fizik, matematik ve hatta kimya kuralarını göz önünde bulundurmak gerekiyor. Uygulamaya geçmeden, problemlerle karşılaşmamak için eskiz süreci uzun tutulmalı. Gerekli durumlarda maket yapılması uygulama sırasında karşınıza çıkacak birçok problemin erkenden fark edilmesini sağlıyor. Genellikle tek bir teknikle çalışmıyorum. Yapacağım çalışmaya göre uygun tekniği seçip bazen kalıpta şekillendirme bazen sıcak cam üfleme bazen açık alevde camı ergitme gibi çeşitli tekniklerle çalışabiliyorum. Cam güzel ve heyecan verici bir malzeme. Türlü zıtlıklar içeriyor. Saydam ya da mat olabiliyor, kırılgan ya da masif durabiliyor, katı ya da akıcı görünebiliyor. Bunların yanında geçirgenliği ve yansıtıcılığı da başlı başına görsel bir zenginlik yaşatıyor. Bu özellikleri vurgulamayı çok seviyorum ve bunları öne çıkarmak adına ahşap, metal, ip hatta yağlı boya gibi farklı malzemelerden yardım alıyorum ve eserlerimde bu çağdaş bir görüntü sağlayabiliyor.
Eserlerinizde estetik kaygı ne kadar önem taşıyor ve bunun birbirinden çok farklı tekniklerde çalışan iki sanatçı olarak izleyici ile etkileşimini nasıl değerlendirirsiniz?
S.K. : Estetik anlayış ya da bir işin estetik olup olmaması çok değişken bana göre. Estetik, şimdiye dek pek çok kez tartışılmış üzerine yazılıp çizilmiş bir kavram. Sanat eseri için başlangıçta “ben estetik kaygı güdüyorum”, “işlerimde estetik çok ön planda” gibi söylemler özellikle resim gibi bir alan için iddialı sözler. Kavramsal olarak estetiği bir neden olarak görürsek sonuçları kişiden kişiye değişen sanat gibi bir alanda doğru geribildirimler alma imkanımızın pek olmayacağı kanısındayım. Bunun yerine izleyiciden aldığım her türlü geri dönüş işlerimi sadece estetik yönden değil, her anlamda öz eleştiri yapmamı sağlıyor. Estetik de bana göre güzel, çirkin, iyi, kötü hatta çıtayı biraz daha yükseltirsek sanat-zanaat ayrımı kadar göreceli.
P.L. : Estetik kavramı farklı zamanlar ve dönemlerde farklı anamlar taşımış ve tartışılmış bir kavramdır. Bazen hazdan bahsedilip bazen güzellik, oran ve orantından bahsediliyor. Bunun için eserlerim estetik kaygı taşıyor olması ya da olmaması benim değil de izleyicilerin gözlemleri ile oluşacak bir şey. Tabii eskiz aşamasında bunları düşünüp arkadaşlarım ve hocalarımla paylaşıyorum ve seyirciden aldığım yorumlar bu konuda daha çok yardımcı olabiliyor. Seyirciden gelen yorumlar çalışmalarınıza devam etmeniz için önemli bir etken ama şunu da belirtmek isterim ki bazen sanat eserinin içinde bulunduğu çağa uyması gerekmiyor.
Geçmiş yıllarda katıldığınız fuar ve sergilerden yola çıkarak, ülkemizdeki sanat ortamı ve sanata bakış açısı hakkında neler söylemek istersiniz? Zayıf veya güçlü olduğunu düşündüğünüz durumları bizimle paylaşır mısınız?
S.K.: Zayıf mı güçlü mü değerlendirilir bilemem ama herkes resim yapıyor. Kişi ve eser bu kadar çok olunca aralarından iyilerini cımbızla ayıklamak gerekiyor. Tabii bu söylediklerim büyük ölçüde resim için geçerli. Dünyada değişen bir sanat anlayışı var ve Türkiye de bunu yakalamış durumda bence. 10. yılına girmiş ve uluslararası katılımı yüksek olan Cİ, 3. yılına girecek Artinternational var. Yine tasarım ve sanat bienalleri hatrı sayılır ölçüde izleyici sayısına ulaşıyor. Galeri gezerken insanlar tek başına kalmıyor. Hatta bazen reklamı iyi organize edilmiş önemli galeri ve müzelerin sergilerinde kalabalıktan eserleri göremiyorsunuz. Ancak izleyici sayısının yüksek olması belli alanda kümelenmiş satışları genele yayamıyor ne yazık ki. Halen “sanat eseri satın alma” konusunda belli merkezler dışında genele yayılmış bir anlayış yok. Bir işimi beğenip arkadaşının uyarısıyla fayanslarına uymadığı için satın almayan örneklere şahit oldum 🙂
P.L. : Genç bir sanatçı olarak bu konuda yorum yapmam ne kadar doğru olabilir bilmiyorum ama edindiğim tecrübelere göre bunu söyleyebilirim ki sanata ve sanat öğrencilerine pek destek yok. Evet, düzenlenen birçok yarışma var ama yeterli değil. Genç sanatçıların eserlerini ve kendilerini geliştirebilecek çok ortam yok. Açık konuşmam gerekiyorsa, sanat sevilmiyor ve önem taşımıyor. Bunun faturasını da hem toplum hem de sanatla ilgilenen bütün kişilere yansıyor. Plastik sanatların bile takıldığı noktalar varken cam gibi yeni bir sanatın Türkiye’de nitelikli bir izleyici kitlesine ulaşması zor görünüyor. Yeteri kadar cam müzesi, cam sanatı galerisi veya uzmanlık alanı cam olan küratör yok. Festivaller ve yatırımlar daha çok belli başlı sanat dallarında yoğunlaşmış durumda. Halen çoğu kişinin sanat algısı tuval üzerinde kalmış durumda. Güçlü olunan noktalardan bahsetmek gerekirse, izleyici sayısı oldukça fazla; fakat bu durum sadece izleme ile sınırlı kalıyor. Açıkçası eser satma işlemi alınabilecek ödülleri saymazsak genç bir cam sanatçısı için zor bir süreç.
Cam ve resim gibi birbirinden farklı tekniklerde eser üreten sanatçılarsınız. ‘Yer-Yüzüm’ sergisi nasıl oluştu? İlerleyen yıllarda bu serginin devamı olacak mı?
S.K. : Payam ile 5 yılı aşkın bir süredir tanışıyoruz. Karşılıklı olarak işlerimizi yorumluyor, fikir alışverişi yapıyoruz. Farklı bir teknikle çalışan biri sizin görmediğiniz şeyleri görebiliyor. Bu sohbetler sırasında irdelediğimiz konuları kişisel sergilerimizde buluşturma kararını üniversite yıllarından iletişimde olduğumuz sevgili Azamat Kuliev hocamızla birlikte aldık. Böyle bir sergi projesi onun sayesinde gerçekleşti. İleride bu serginin devamını planlıyoruz. Kavramsal ve teknik açıdan sonraki dönemlerde birbiriyle daha bütünleşik sergiler yapabiliriz.
Son olarak sergi hakkında söylemek istedikleriniz nelerdir? Sergi sonrasında sizi nerelerde göreceğiz?
S.K. : Şu anda ikimizin de devam eden bir yüksek lisans süreci var. Benim 2016’da bir çağdaş sanat fuarı ve yaz aylarında Bodrum’da düzenlenecek bir çalıştay projesi var. ‘Yer-Yüzüm’ sergisi ise 4-16 Aralık tarihleri arasında Yıldız/Çankaya’da Stilllife Sanat Galerisi’nde olacak. Tüm sanatseverleri bekliyoruz.
P.L. : Benim düşüncem ‘Yer-Yüzüm’ün devamını farklı serilerle farklı şehirlerde de sergilemek. 2016’da İstanbul’da birkaç karma sergi olacak; fakat tarihleri belli olmadığı için paylaşamıyorum. Sergilerin ayrıntıları önümüzdeki aylarda web sayfamda yer alacak.
Soner Kaya; 1991’de Gaziantep’te doğdu.2013 yılında Eskişehir Anadolu Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Resim Bölümü’nden mezun oldu.Yurtiçi ve yurtdışında karma sergilere katıldı.2012 yılında genç sanatçılarla ‘ON6 Genç Sanatçı İnisiyatifi’ adıyla kurdukları sanat oluşumu ile 2015 yılına kadar açtıkları sergilerde çalışmalarıyla birlikte aktif görev aldı.2013-2015 yılları arasında İstanbul’da görsel sanat yönetmeni olarak çalıştı.2015 yılında Anadolu Üniversitesi Güzel Sanatlar Enstitüsü Grafik Anasanat Dalı yüksek lisansını kazandı. Çalışmalarını Eskişehir’de sürdürmekte ve yüksek lisans eğitimine devam etmektedir.
Payam Latifi; 2008 yılında Tahran Üniversitesi Grafik (ön lisans) Bölümü’nden mezun oldu. 2013 yılında Anadolu Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Cam Bölümünü dönem birincisi olarak tamamladı. 2014 Anadolu Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Cam Anasanat Dalında Yüksek Lisans programına başladı. Eserleri halen Eskişehir Cam Müzesi’nde sergilenmektedir.