Moskova’nın yaklaşık 200 km güneyindeki Tula, gezginler tarafından pek tanınmıyor olsa da oldukça ilginç bir kent. Tula’yı ilginç yapan özelliklerden ilki, dünyaca ünlü yazar Tolstoy’un memleketi olması. Tula ayrıca silah, semaver ve çörek müzesi gibi son derece özgün müzelere ev sahipliği yapıyor. Bunlardan başka, iyi korunmuş bir kaleye de sahip olan kentte birçok tarihi katedral de gezilebilir.
Bugün, 500 bin nüfusuyla orta büyüklükte bir kent olan Tula’nın (rivayet edildiği gibi) 17. yüzyılın sonlarında sadece 200 kadar bir nüfusa sahip olduğuna inanmak güç. Kuruluşu 16. yüzyıla tarihlenen Tula, ülkenin güney sınırlarını Tatar saldırılarından korumak amacıyla inşa edilen kalede (Kremlin) kurulmuş. Bugün dördünde kapı bulunan dokuz kulesiyle sapasağlam ayakta duran Kremlin kentin merkezinde yer alıyor. Kendisi de bir müze olarak gezilen Kremlin içindeki iki tarihi yapıdan biri olan Uspenskiy Katedrali 1766 yılında inşa edilmiş barok bir yapı. Bogoyavlenskiy Katedrali ise Rusların Napolyon Ordusu ile çarpıştıkları 1812 Savaşı’nda hayatını kaybeden Tulalı askerlerin anısına, 1862’de yapılmış.
Kremlin’in önünde yer alan ve aynı zamanda Lenin heykeliyle Valilik binasının da bulunduğu Lenin Meydanı’nda büyük bir katedral daha bulunuyor; Svyeta Uspenskiy, Tula’nın merkez katedrali.
Aslında daha bir çok müzenin bulunduğu Tula’nın en görülesi müzelerinden biri Kremlin’in girişinde karşımıza çıkıyor. Rusya’nın ilk ve tek Semaver Müzesi 1990’da açılmış. Sırası gelmişken “semaver” ve “çay” sözcüklerinin, ilginç bir benzerlikle Rusçada da, Türkçe ile aynı olduğunu not ettikten sonra müzeyi gezelim. İki katta, üç salondan oluşan müzede; Çarlık ve Sovyet dönemlerinden günümüze zengin bir koleksiyon sergileniyor. Tarihin ilk semaverinin de görülebileceği müzedeki, hemen hepsi sanat eseri niteliğindeki objeler arasında; işlemeli, gravür desenli veya vazo, yumurta şekilli değişik modeller ile yunus şeklinde musluklu, düğüm şeklinde kollu gibi ilginç semaverler dikkat çekiyor.
Tula’da semaver yapımının geçmişi 18. yüzyılda başlıyor. Tula Semaveri (Tulskiy Samovary) öylesine tutulmuş ki zamanla burası Rusya’nın, Rusya ise dünyanın semaver üretim merkezi haline gelmiş. Semaver Rusya için, sadece su kaynatılan veya çay demlenen bir araç değil aynı zamanda Rus konukseverliğin bir simgesi ve Rus kültürünün bir sembolü olarak da önemli.
Tula tıpkı semaver gibi silah endüstrisiyle de tarihte yer almış. 16. yüzyıldan beri silah üretilen kentte, ilk silah fabrikasının Çar Büyük Petro zamanında kurulduğu, fabrikanın Çariçe 1. Katerina tarafından da ziyaret edildiği biliniyor. Tula’nın bir diğer önemli müzesi olan Devlet Silah Müzesi, 1873’de bu fabrikada kurulmuş, 2012 yılında ise (Tarihi Anı Müzesi olarak kullanılan) Demidov Nekropolü yanında, özel olarak inşa edilen günümüzdeki binasına taşınmış.
Günübirlik Tula gezimiz 12 Haziran’a (Rusya Günü) denk geldiği için; geçmiş dönemlere ait kılıç, ok vb ilkel silahlardan günümüzde kullanılan gelişmiş ateşli silahlara kadar geniş bir koleksiyonun sergilendiği Müze’yi, gezemiyoruz. Ulusal Bayram tatili dolayısıyla kapalı olduğu için bu önemli müzeyi gezemiyoruz ama buna karşılık müzenin önünde izleme fırsatı buluğumuz (bayram vesileyle düzenlenen) askeri bando konseri, Tula gezimize ayrı bir renk katıyor.
Tula en çok da çörekleriyle ünlü. Tula Çöreği (Tulskiy Pryanik) adıyla, geleneksel Rus tatlıları arasında özel bir yeri bulunan zencefilli çöreklerin; içlerinde elma, vişne vb reçeller ile çikolata veya bal olan bir çok çeşidi var. Tula’nın, kökeni yüzyıllar öncesine uzanan çörek geleneği kentin Moskova girişindeki özel bir müzede yaşatılıyor. Çörek Müzesi’nde; dünden bugüne geçmişini görebileceğiniz, nasıl yapıldığına tanıklık edebileceğiniz ve çay eşliğinde taze taze tadımını yapabileceğiniz Tula çörekleri oldukça uzun ömürlü, 90 güne kadar tüketilebiliyor. Tula Çöreği bütün bu özellikleri sayesinde makbul bir Tula hediyesi oluyor.
Ve Tolstoy’un Çiftliği… Tula’da doğan, 81 yıllık ömrünün 60 yılını burada geçiren ve burada toprağa verilen Dünya Edebiyatı’nın en büyük isimlerinden Lev Tolstoy’un müzeye dönüştürülen çiftliği (Yasnaya Polyana) Tula’nın 12 km güneybatısında bulunuyor. Tolstoy’un aralarında Savaş ve Barış, Anna Karenina gibi en ünlü romanlarını da yazdığı, halkını tanımak için tarlalarda çalıştığı ve köy çocuklarına ders verdiği çiftlik, adeta Rus entelektüellerinin buluşma yeri olmuş.
Tolstoy’un zamanında, O’nun felsefesini sahiplenen yazar, müzisyen, ressam ve sanatçıların, yazarla görüşmek için toplandığı çiftlik bugün Tolstoy okurları tarafından ziyaret ediliyor. Çok geniş bir araziye yayılan ve aileye anne tarafından miras çiftlikte; Tolstoy’un uzun süre yaşadığı evden başka okul olarak kullanılan ev ile personel ve çiftlik binaları geziliyor. Tolstoy bu çiftlikte (eserlerini defalarca temize çektiği bilinen) eşi Sofia ile yaşamış ve (beşini kaybedeceği) 13 çocuk sahibi olmuş. Ev, Tolstoy’un ölümünden 11 yıl sonra (Devlet’in de desteği ile) kızı Aleksandra tarafından müzeye dönüştürülmüş.
Yasnaya Polyana bireysel olarak da gezilebiliyor ama Tolstoy’un yaşadığı konağa ancak rehberli turlarla girilebiliyor, son tur saat 15.30’da başlıyor ve konak içinde fotoğraf çekilemiyor… (Ayrıntılı bilgi için http://ypmuseum.ru) Tolstoy meraklılarına son bir not: Ünlü yazarın Moskova’da sekiz yıl yaşadığı ev de müze haline getirilmiş olup ul. Lva Tolstogo, 21, Khamovniki (Metro: Park Kultury ) adresinde gezilebilir.