RIDVAN COŞKUN 15-27 OCAK’TA STILLIFE ART’TA …
’’ Eserlerimi dayandırdığım temel unsur, kendilerinden başka bir şeyi ne tasvir eder ne de betimler oluşlarıdır. ‘’
İlk önce okuyucularımız için sizi tanıyabilir miyiz? Kimdir Rıdvan Coşkun?
Anadolu Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Resim Bölümünde sanat eğitimcisi, öğretim üyesiyim. Zor olmakla birlikte eğitimini verdiğim sanat işleri ile de yaklaşık otuz yıldır, aktif olarak uğraşıyorum. Yaşamımı etkileyen bu mucizevi uğraşların kimilerine göre boş işlerin, hayallerin canlanmasını ve hayatla bir diyalog kurmasını, her defasında heyecanla bende izliyorum. Kimdir Rıdvan Coşkun? sorusunu ise birçok oluşun içinde kendini ve evreni anlamaya ve anladıkları ile kendi evrenini görselleştirmeye çalışan bir insan olarak açıklayabilirim.
Resme olan ilginiz nasıl başladı?
Çocukken hayatta deneyim sahibi olmak için büyüklerimiz bizi her yaz tatilinde çeşitli işlere sokarlardı. Bu nedenle birçok işte çalıştım. Resme nasıl başladım sorusunun cevabı olabilecek durum ise tabela işleri yapan bu günkü dijital çıktıların olmadığı o dönemlerde reklam tabelalarını elle boyayan tiner kokulu küçük bir dükkanda boya kokusunu tattığım o gün olabilir. Ya da 1980 darbesi öncesi o günkü siyasi iktidarı eleştiren, duvarlara kendi sloganlarını yazan abilerimiz etkilemiş olabilir. Mahalle ileri gelenleri tarafından ve o dönemin güvenlik güçlerinin ellerimize tutuşturmuş oldukları fırça ve kireç benzeri boyalarla, bilmeden o büyük abilerimizin sloganlarını, çocukça onları taklit ederken, sembollerle dolu duvar yazılarını, çocukça hayaller ile kapatarak boyadığımız düz duvarların etkisi ile de başlamış olabilir.
Anadolu Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Resim Bölümü’ nde Öğretim Üyesi’siniz. Bir akademisyen olarak sanatta eğitime bakış açınız ne? Yeteneğin dışında eğitimin etkisi ne ölçüde?
Sanat eğitimi önemli ve ciddi bir konudur, yaşam alanını tümden etkileyen şekillendiren ve dönüştüren bir yapıya sahiptir. Sanat eğitimi bilgi, tecrübe, sürekli kendini güncelleyen ve araştırma yapan kadrolar ve yenilenen teknolojik olanaklarla beslendiğinde ulusal ve evrensel katma değerler üretilmesine olanak verir. Ülkemizde yetenekli insanları bulup çıkarmak sıklıkla sanat eğitimi veren kurumların ve araştırmacı eğitimcilerin vasıtası ile mümkün olabilmektedir. Sanat günümüzde yetenekli olmanın yanı sıra zeki olmayı da gerektiriyor, tek başına yetenek, ustalık, beceri önemli olsa da günümüz sanatının anlatım dili açısından akıl ile buluşmadıysa işe yaramamaktadır. Sanat eğitimi; standardizasyon değil, farklı yetenek ve becerileri geliştiren, düşünmeyi öğreten fikirleri görselleştirmeyi amaçlayan, aklın ve duygunun evrensel dünya ile diyaloğunu kuran modeller önerdiğinde başarılı olabilir. Bu anlamda sanat eğitimi veren kurumların izledikleri eğitim politikalarına ve sonuçlarına baktığımızda ülkemiz ve dünya gerçekleri ile yeniden tasarlanması gerektiğini düşünüyorum. Sanat eğitimi kurumlarının evrensel sanat eğitimi politikasının, etkileşimli eğitim modellerinin, olması gerektiğine inanıyorum.
Türkiye’de plastik sanatlara karşı ilgi nasıl?
Son günlerde bu konuda güzel çalışmalar olduğunu izliyorum. Ancak doğal hafızamız hep şikayet etmek üzere çalıştığı için memnun olmak imkansız. Nüfusu seksen milyona yaklaşmış bir ülkede iki-üç bin sanatçı, beş altı yüz civarında galeri, ülke genelinde iki üç nitelikli sanat fuarı gibi istatistiki bilgiler ile baktığımızda durum tabi ki iç açıcı gözükmemektedir. Kurumsal ve kişisel koleksiyonların yetersiz oluşu, sistematik bilgi üreten sanat tarihçilerin yok denecek kadar az oluşu, yetersiz müzeler, her üretimi sanat eseri zanneden kişiler oldukça sorunludur.
Pekala sanata olan tavırda sizi en çok rahatsız eden ne?
Eğitim sisteminde sanat eğitiminin yetersiz oluşu başta olmak üzere:
Yılbaşı hediyesinden Picasso çıkar beklentisi ile yapılan organizasyonlardan ucuza toplanmış mallar ile koleksiyon yarattığını zanneden koleksiyonerlerle tabi ki sanat adına bir adım atılamaz. Sanat olgusunu bir beğeni olarak gören bir fikre baktığından habersiz, karşısındaki eseri tarihsel konumlandırmada nereye koyacağını bilmeyen, anlayışlar rahatsız edicidir. Sanat ve sanatçı içinde bulunduğu toplumu bilgi düzeyine çekmeye çalışır, farkındalık ile geleceğe dair fikirlerin doğmasına sağlar. Tasarım yeteneği gelişmiş akıllı insanlar ile doğaya uyumlu araçlar ve yaşamlar tasarlamak gibi konularda yetersiz olmak beni ciddi rahatsız etmektedir.
Bize biraz yaratım sürecinizden bahsedebilir misiniz? Çalışmalarınızda ağırlıklı olarak hangi konu üstünde yoğunlaşıyorsunuz?
Çalışmalarım doğa ve beden üzerine odaklanıyor. Son zamanlarda tarihsel figürleri de resimlerime taşımaya başladım. Eserlerimi dayandırdığım temel unsur, kendilerinden başka birşeyi ne tasvir eder ne de betimler oluşlarıdır.
Zamansız bir ışık ve renk armonisi yüzeyde kendi doğasını oluşturur.
Tarz olarak nasıl resimler çalışmayı seviyorsunuz?
Algısal gerçeklikte somut, retinal bakışta soyut resimler yapıyorum.
Nelerden ilham alırsınız? Yaratıcılığınızı neler besler?
Dünyadan, evrenden, tarihten, okuduğum kitaplardan, dinlediğim müziklerden, yaşadığım günden, kısacası benimle karşılaşan farkına vardığım herşeyden besleniyorum.
Geleceğe dair en büyük hedefiniz ne?
Ulusal ve Uluslararası alanda önemli sanatçılar yetiştirmek ve kendi üretimlerimi bu çizgiye çekmek. Anadolu Üniversitesi sanayi işbirliği çerçevesinde Mürekkep Ajansın sahibi Cüneyt Şenyavaş ile kurmuş olduğumuz ‘ Umay Müze Tasarım ve Teknolojileri ’ olarak ulusal ve evrensel kültüre katkı sağlayan çalışmalar yapmak en büyük hedefim.
Stillife Art’da 15 – 27 Ocak’ta yeni bir serginiz gerçekleşecek. Serginizde yer alacak eserlerinizden bahseder misiniz?
Bu sergi değerli dostum Azamat Kuliev’in katkıları ile gerçekleşiyor, o nedenle kendisine teşekkür ederim. Fabrika gibi üreten bir tavrım bu güne kadar olmadı. Bir sanatçı için üretim kısmı zor ve bir o kadar araştırma gerektiren durumlar içeriyor. Bu süreç eserin oluşumu ve tüketimini de doğal olarak uzatıyor. O nedenle sergide son beş yıl içinde yapmış olduğum eserlerimden bir karma yaptım. Peyzaj bedenler ve kırılmalar yaratan mekanlar, üzerine odaklanan bir sergi ortaya çıktı. Tabii ki hepsini bir bütün olarak görmek sergide mümkün olacağından ben de bu bütünlüklü yapıyı görmeyi merakla bekliyorum.
Doç. Rıdvan COŞKUN
Anadolu Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Resim Bölümünden 1996 yılında mezun oldu ve 1997 yılında Araştırma Görevlisi olarak göreve başladı. Yüksek Lisansını “Resimsel Anlatımda Gözlem Algı ve Bireysellik” adlı tezi ile tamamladı. 2004 yılında “Resimde Zaman Kavramı” adlı Sanatta Yeterlik tezini verdi. 2006 da Yardımcı Doçent, 2008 yılında da Doçent oldu. 2015 yılında “Geçmişin Yenileri” isimli kitabını yazdı, sanat alanı ile ilgili birçok makale ve bildirisi bulunan sanatçı halen Anadolu Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Resim Bölümünde Öğretim Üyesi olarak çalışmaktadır.