“…inanıyorum ki müzik ruhumun tutkuyla istediği şekilde olmalı.”
Ortadoğu’nun dünyaya armağan ettiği en önemli seslerden biri olan Rita ilk solo konseri için İstanbul’a geliyor. Ülkesinde son 60 yılın en iyi kadın şarkıcısı seçilen Akdeniz’in divası İran doğumlu dünyaca ünlü şarkıcı Rita ile merakla beklenen İstanbul’daki ilk solo konseri öncesi kariyerini, anılarını ve müziğinin gücünü konuştuk.
The One Dvd’sini izlediğimizde sahnede şarkıcı dansçı ve aktris olarak tam bir star izliyoruz. bazen opera söylüyorsunuz bazen de oryantal dans yapıyorsunuz. Performanslarınızdaki bu çeşitliliği neye borçlusunuz?
Bir performans sanatçısının kendini yetiştirmek için sanatın birçok formunu öğrenmesi ve mümkün olduğunca kendini zenginleştirerek olabildiğince çeşitli olmaya çalışması gerektiğine inanıyorum. Ben annemden hatıra kalan otantik Fars müziklerini dinleyerek büyüdüm. 14 yaşında klasik batı müziği İtalyan aryaları ve operalar sonrasında da 3 yıllık oyunculuk okulu ile kendimi geliştirmeye ve farklı stillerin önemli taraflarını öğrenmeye çalıştım, sanırım performanslarımdaki çeşitliliği buna borçluyum.
8 yaşında ailenizle birlikte İran’dan ayrıldınız. Çocukluğunuzda annenizin irandan getirdiği plakları dinleyerek büyüdüğünüzü söylüyorsunuz İran’la ilgili anılarınız neler? My Joy albümünüzü kaydederken köklerinize döndüğünüzde neler keşfettiniz?
İran ile ilgili hatırladıklarım mutlu sıcak çocukluk günlerim ve ailem. Orta sınıf İranlı bir ailede büyüdüm. Annem beni kucağına aldığında sürekli ninniler söylerdi evimiz bir koro gibiydi ve müzikle hep iç içeydim. Ailenin bir araya geldiği özel günlerde şarkı söylemeyi ihmal etmezdik. Annemin sesi müziğe olan aşkımı da şekillendirdi. Eski bir filmin sahneleri gibi aklımda kalan çocukluğumun tatları renkleri beni “My Joy” albümünü yapmaya itti. Geçmişimi ve beni bir şarkıcı yapan köklerimi dinleyenlerle paylaşmam gerektiğini hissettim. Bu albümü kaydederken çocukluk anılarımı tekrar canlandırmak ve dünyayla paylaşmak, bir şarkıcı olarak yaşadığım en muhteşem duygulardan biriydi.
İsrail belki de sizin albümünüzle Farsça şarkılar da dinlemeye başladı. Böyle bir albüm yapmayı kariyeriniz açısından nasıl değerlendiriyorsunuz bu albümü yapmak sizce bir risk miydi?
Albümü tamamen Farsça kaydetmeye karar verdiğimde müzik endüstrisindeki birçok insan bunun bir kariyer intiharı olduğunu düşündü. Ama ben bu projenin gerçekleşeceğinden emindim. Bu albümün geçmişimin, köklerimin özünden geldiğini biliyordum ve yanılmadım. Albüm gerçekten içten ve sahici bir şekilde birçok insan tarafından kucaklandı. İsrailli ve kadın olarak, benim şarkılarım İran’da yasaklıdır ama buna rağmen albüm karaborsa satıldı, bu gerçek bir keyifti.
Obama ve birçok devlet temsilcisinin bulunduğu isimler önünde, Eurovision’da ve daha birçok büyük organizasyonda şarkı söylediniz. Şu ana kadar kariyerinizde en unutamadığınız an hangisi?
Şu ana kadar kariyerimde en çok aklımda kalan performans, 2013 yılında Birleşmiş Milletler Salonu’nda Birleşmiş Milletler Diplomatları ve Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Ban Ki Moon’un da katıldığı gecede Farsça, İbranice, İngilizce olarak şarkı söylememdi. Müzik ve insanların diplomatik durumu arasında bir köprü kurmayı denemek ve bunu gerçekleştirme fırsatını yakalamak çok az kişiye nasip olucak bir şey.
1990 yılında Eurovision şarkı yarışmasına katıldınız yarışma size neler kattı? Şu anki Eurovision’u nasıl değerlendiriyorsunuz?
Eurovision temel olarak bir şarkı yarışması ve bu şekilde değerlendirilmesi gerekiyor. Ama ben Eurovision’un kariyerim üzerinde bir etkisi olduğunu düşünmüyorum, açıkçası çok takip etmiyorum.
Strange Bird videonuz MTV Avrupa’da en İyi Yabancı Müzik Ödülünü aldı. Polis şarkısı Cover’ınız Roxanne Avrupada büyük başarı kazandı “ Love Has Begun” Amerika’da ümit veren şarkı seçildi. Müziğe başladığınızda enternasyonal bir kariyeri hayal eder miydiniz? Doğu ve Batı müziğini çok güzel sentezliyorsunuz peki Rita kendini dünya müzik sahnesinde nerede görüyor?
Dürüst olmak gerekirse hiçbir zaman enternasyonal bir kariyer hayal etmedim, hatta bir Israilli olarak hiç… İstediğim tek şey şarkı söylemekti. Eğer enternasyonal bir kariyer istemiş olsaydım, bunu dener ve farklı bir ülkeye yerleşirdim. Ama kızkardeşlerim ve ailem benim için çok daha önemliydi onlarla çevrelenmiş olmam gerektiğini hissettim. Pop, rock ya da etnik müzik fark etmez, inanıyorum ki müzik ruhumun tutkuyla istediği şekilde olmalı. Hepimizin içinde bütün müzik türleri var ve belirli bir zamanda hangisinin duygularımızı ifade edeceğine karar veriyoruz.
İstanbul Jazz Festivali’nde Javier Limon’un “Suyun Kadınları” projesinde Buika Aynur Glykeria ile birlikte yer aldınız. O geceden aklınızda kalan neler var? Gelecekte de diğer şarkıcılarla düet yâda ortak çalışmalar yapmayı düşünür müsünüz?
Javier Limon ile İstanbul’da yaptığımız proje gerçekten çok etkileyici ve heyecan verici bir deneyimdi. Diğer artistlerle bu tarz çalışmalarda yer almayı seviyorum. Bu tarz karşılaşmalar bende merak uyandırıyor. İstanbul’a tekrar gelmeyi ve performans sergilemeyi dört gözle bekliyorum.
2013 yılında hayatınızın belgeseli “Rita Jahan-Foruz ” çekildi. Kendi hayatınızı ilk kez bir belgesel olarak izlemek nasıl bir histi? Belgesel ile ilgili yorumlarınız ne oldu?
Çok güçlü etkileyici ve sarsıcıydı… Duygusal bir süreçten geçiyordum. Bana Farsça şarkılar öğreten babam Birleşmiş Milletler Performansımdan bir hafta önce hayatını kaybetmişti. Filmin geri kalanını seyirciler birlikte seyrettiğimde filmin çok duygusal tepkiler aldığını gördüm. Hala inanılmaz geliyor. Film dünya çapında uluslararası festivallere katıldı umarım bir barış mesajı verir ve insanlar arasında bir bağ kurar.
Biliyoruz ki müzik insanları birleştirir, bazen dinleri farklı kültürleri ve etnik kimlikleri. Sizi ilk enternasyonal şarkınız “Time For Peace” ile tanıyoruz. Ama hala dünyada barış yok. Dünya nasıl bir yere gidiyor sizce müzik dünyayı iyileştirebilir mi?
Müzik bir insanın ulaşabileceği, en yüksek noktaya gelmesini isteyen farklı manevi inanışları barındırır. Duanın içinde de müzik vardır kalbe duygulara nüfuz eder, iyileştiririr ve enerji verir. Müzikte dışlama yoktur. Ben müziği, bastırılmış duyguların ifade edildiği bir araç olarak görüyorum bir şarkıcı olarak kültürler arasında köprü kurmak için büyük sorumluluğum olduğunu düsüyorum. Goethe müzik bilim ve sanatın sınırları olmadığını tüm dinleri ırkları ve cinsiyetleri bir araya getirdiğini söyler. Dünyada daima kötü şeyle oluyor. Dünyanın var oluşu boyle ama bizim amacımız kötülük ve yıkımla mücadele etmek.
Shane adlı şarkınızın Türkiye’de “Böyle Gelmiş Böyle Gider” adıyla bir Türkçe versiyonu var. Siz farklı dillerde söylüyorsunuz. Bildiğiniz Türkçe şarkı ya da şarkıcılar var mı?
İran ve Türkiye komşu ülkeler. Türk müziğinin kesinlikle benim köklerime çok yakın olduğunu biliyorum.
Küçükken televizyonda pop starları izleyip hayal kurduğunuzu söylüyorsunuz. Hayallerinizin hepsi gerçekleşti mi? Rita’nın bundan sonraki projeleri neler?
Çocukluk hayalim aslında sadece şarkı söylemekti. Ama gerçekte olan, tahmin ettiğimden çok daha büyük ve etkileyici bir şekilde bunun yerine geçti. Çok fazla hayalim var. Şu anda Japonca, Portekizce ve İtalyanca’ya çevrilecek çocuk kitabının dışında yazmakta olduğum bir kitabım var. Aynı zamanda bir albüm kaydının da ortasındayım. hergün hayallerime ulaşabilmek için çalışıyorum.
2011 de ilk kez Türkiye’de bulundunuz. O zamanki ziyaretinizden hatırladıklarınız neler? 12 Nisan’da bizleri nasıl bir repertuvar bekliyor sürprizler var mı?
Türkiye’yi çok seviyorum bana İran’ın kokusunu hatırlatıyor. İbranice ve Farsça şarkıları Gypsy Twist ile söyleyeceğim. Umarım tüm hayranlarımla birlikte mutlu ve başarılı bir konser olur.