TV ve sinema projelerinizle tanındınız ve bunun yanısıra müzisyenliğinizle de büyük bir hayran kitlesi kazandınız. Bir de bilinmeyen ressam yönünüz var. Size çok yönlü bir sanatçı diyebilir miyiz?
Ne kadar ayrı disiplinler gibi görünüyor olsalar da tüm bu disiplinlerin yolları “öykücülükte” kesişiyor. Ben de resimde, müzikte ve sahnede tüm bu araçlarla bir öykü anlatıyor, anlatmaya çalışıyorum.
Güncel olarak oynadığınız “Gelin Tanış Olalım” alışılageldik tiyatro oyunlarından çok farklı. İçinde hem türküler hem de oyun var. Bu oyunun fikri nasıl oluştu ve gelişti?
Türküler oyundur. Her türkünün kendi hikayesi, macerası ve felsefesi vardır. İlk başta türküler ve öykülerinden oluşmuş, Anadolu kültür mozaiğini anlatan bir müzikal ya da müzikli bir oyun ortaya koyma hevesim vardı. Kafamdaki bu çerçeve taslağını oyunumuzun yazarı Semih Çelenk’le paylaştım. Semih Çelenk dostluktan, birlik ve hoşgörüden dem vuran çağdaş bir Anadolu abdalının dilinden, Gelin Tanış Olalım oyununu ortaya çıkardı.
Oyunun ortaya çıkışında, içinden geçtiğimiz toplumsal sürecin de katkısı yadsınamaz. Gelin Tanış Olalım oyunu daha paylaşımcı, tüm farklara rağmen birbirini kucaklayan ve hoşgörülü bir toplum muradıyla düşünüldü, yazıldı, yönetildi ve oynanıyor.
Oyunda bir Abdal’ı canlandırıyorsunuz.
İnsan doğasını tahammül edilir kılan her oyuncu abdaldır.
Sahnede hem şarkı söyleyip hem de bunu oynamak zor mu?
Hayır, değil. Eğer ister ve çalışırsanız siz de yapabilirsiniz.
Hem kamera önünde hem de sahnede çok önemli rollerde görev aldınız. Kamera oyunculuğu ile tiyatro oyunculuğu arasındaki farkı nasıl tarif edersiniz?
Öncelikle teknik farklılıklar var. Sinema ve tiyatroda oyunculuk yapmanın farkı oyunun oynanma sırası ve süresidir. Bu durumu “inci kolye” örneğiyle anlatayım. Tiyatroda oyuncu, sırasıyla dizilmiş inci tanelerini sayar (oynar); sahneler sıra düzeniyle devam eder (1. sahneden sonra, 2., sonra 3 ve 4. sahneler sırayla devam eder). Sinemada ise oyuncu prodüksiyonel sebep ve koşullardan ötürü sıra düzeni dağılmış inci tanelerini sayar. (oynar); yani seyircinin filmde izlediği son sahne, belki de oyuncunun sette oynadığı ilk sahne olabilir.
“Yani Olmuyor” şarkınız çok fazla sosyal medyada paylaşıldı. Bu şarkı bize ne anlatıyor?
İnsanlar şarkıyı çok sevdiler. Sanırım bu yüzden şarkının olası hikayesiyle ilgili farklı şeyler hayal edenler oldu. “Şarkıyı eski sevgilime yazdığımı, kim bilir ne acılar çekmiş olabileceğimi” bile duydum. Hatta bir yerde bu şarkı yüzünden eski sevgilimin yeni aşkıyla kavga ettiğimiz bile yazıldı. (kimse bu insanlar ya da nasıl bir aşksa bu artık?). Elbette bunların hiçbiri olmadı. Ben şarkıyı bir kişi ya da eski bir aşk için yazmadığım gibi, türevi hallere de düşmedim. Şarkı “hayatta insanın çok istemesine karşın bir türlü olmayan durumlara dair” bir şarkı. Bu yüzden her dinleyicinin kendi “olmayan”, “olamayanının” hikayesini anlatıyor. Her dinleyen için ayrı bir hikayesi var şarkının…Hepsi bu…
Bir albümünüz var. Yeni albüm çalışması ne zaman geliyor?
Hayır, henüz yeni bir albüm çalışmam yok. Biriktiriyorum.
Gülistan Ertik
gulistan@mutlusonmedya.com