Melis Buyruk, Uluslararası Plastik Sanatlar Derneği’nin düzenlediği “Wad” ve PG Art Gallery’nin düzenlediği “Anomaly” dikkat çekti. Bir eseri Koç Vakfı Koleksiyonu’na dahil edildi. PG Art Gallery’de açılacak yeni sergisini ve heykellerini konuştuk.
Yeni serginiz için günde 300 adet minik boyutlarda sinekler yapıyorsunuz, biraz bu işlerden bahsedebilir miyiz? hatta bundan dolayı elinizde bir problem oluşmuş…
Pg Art Gallery Çukurcuma’da açılacak 2. kişisel sergim için 12.000 adet porselen sinekler yaptım. Bunları tek tek ve elde yaptım. Kalıp, şablon vs gibi kolaylaştırıcı yöntemler denedim ama aynı hissi vermedi, sonuçta her biri bambaşka 12.000 sinek çıktı ortaya. Sergimde, “bir varlığı yüceltme” amacını, çokluk aracılığı ile eyleme dönüştürüyorum.
Asırlardır, varlıkları kutsamak ve yüceltmek amacıyla onları anıtlaştırarak kanıtlayan ve aktaran alışkanlıklarımızdan yola çıkıp, sineği; binlerce adet üreterek, madden ve manen değersiz olanı kendi dilimde överek yüceltiyorum.
Küçük, güçsüz ve çok olduğundan yola çıkarak değersizlik atfedilen sinekleri, ebat, kullandığım malzeme ve sayı bakımından tekrar; küçük, güçsüz ve çok sayıda üretip anlamlandırmaya çalışıyorum.
Ayrıca “iğreti” kabul edilen bir varlığı, hayatımızın daha steril alanlarında kullanmaya alışık olduğumuz porselen ile ortaya koyuyorum. Binlerce sinek bir taraftan tedirginlik verici diğer taraftan ise bir camın arkasına kapalı; altın, platin gibi değerli metallerle kaplı. Bu duygu karşıtlıklarını bir arada kullanmayı seviyorum.
Ve tüm bunlardan öznel bir çıkarım yapmak gerekirse; malzeme ile çalışırken obsesifleşen üretme isteğim ve detaylara verdiğim önemin, hissedilir olmasına çalışıyorum.
12.000 gibi bir rakama ulaşabilmek için günde ortalama 250-300 sinek üretmek gerekti tabii ve tüm bunların sonunda bileğimde ufak bir problem de yaşadım evet. Sürekli aynı el hareketini tekrarladığım için, bileğimin içinde oluşan bir çeşit kistti bu. Bazen ağrı yapıyor ve ondan hoşlanmıyorum. sergiden sonra ufak bir operasyonla alınacak .
Dikenli ayakkabılar, dambıllar, sevişen hayvanlar, yaptığınız işlerde, espriyle karışık bir gönderme var diyebilir miyiz?
Anlatım yöntemi olarak ironiyi seviyorum aslında, işlerimde de bunu sıkça kullanıyorum.
2015 yılında PG Galeri’de açtığınız ‘Buradasın’ başlıklı ilk kişisel serginizde insan organlarını ele aldınız…
Pg Art Gallery’de ilk kişisel sergim gerçekleşti. ‘’You Are Here’’ başlıklı sergide, uzun bir yemek masasında sergilenen, güllerle “süslenmiş” porselen tabaklarda, hiçbir cinsel kimliği temsil etmeyen organlar / uzuvlar vardı. (Kalp, deri, kaval kemiği gibi) İnsan bedenini ve insan kavramını bireysellikler üzerinden değil; karakterinden, cinsiyetinden, tüm etnik ve sosyal özelliklerinden soyutlayarak incelemeye çalışmıştım. Ve tüm işlerin üzerlerine konmuş, çürüme ile ilişkilendirdiğim altın sinekler vardı. O sinekler evrilerek bugün sergimin ana temasını oluşturdular.
Porselen ağırlıklı çalışmalar yapıyorsunuz…
2007 yılında Selçuk Üniversitesi GSF Seramik bölümünü bitirdim ve sonrasında neredeyse hep çamurla çalıştım. Kendimi ifade etmek için bildiğim tek dil bu. Yıllarca seramik ile ürettim, zamanla porseleni tanıdım. Porselenin sonucunu daha çok sevdiğime karar verdikten sonra da artık porselen ile çalışmaya başladım. Beyazlığını, inceliğini ve inceliğine rağmen sertliğini çok seviyorum. Temiz, narin ve güçlü geliyor bana. Bu aralar seramikle çalışmayı neredeyse tamamen bırakmış oldum.
Bir dönem dikenli işler de yaptınız? ne anlatmak istediniz?
“Higher” ve “Stronger” isimli işlerimde dikenler vardı, bir de ‘’Loveless’’ serisinde, üzerinde incecik porselen gül dikenleri olan kalplerim vardı. Dokunmayı, müdahaleyi, fonksiyonu engelleyen ve gerçekten de keskin olan dikenlerin anlamları var tabi ki. “Higher” a baktığımızda, yüksek ve ince topuklu bir kadın ayakkabısı olmasına rağmen, dikenleri kullanımına ve dolayısı ile daha yüksek olmaya izin vermiyor. “Stronger” da dumbelı tutmaya izin vermeyen ince dikenler var.
Ve “Loveless” kendi dikenlerinden birbirine dokunamayan bir kalp yumağı. Her birinin dikeni bir diğerine batarak ayakta kalan bir form.
Ama tüm anlamların ötesinde, durmadan çoğaltılmış incecik detaylar yapmayı ve o incecik kırılgan ayrıntılarla, sabır ile uğraşmayı seviyorum. Beni de terbiye ediyor ayrıca. Parmak uçlarım ve cımbızla tek tek çalışmak, bazen nefesimi tutmak. Sinekler de böyle benim için. Tek tek ince ince kanatlarını yapmak, kanatların üzerine gövdesini eklemek, ardından sırtını ve gözlerini eklemek. En sonunda da sırtındaki tüylerin dokuları eklemek
Farklı çalışmalarınızla dikkat çekiyorsunuz…
Bir çok çalışmamın içerisinde, bir diğerinin izi var. Geriye dönüp baktığımda, birbiri içinde eriyen yumuşak bir geçiş görüyorum.
Bir eseri başlama ve tamamlama arasındaki geçen süreyi anlatır mısınız?
Bir çalışmaya başlamadan önce mutlaka maketlerini yapıyorum. Böylelikle 3.boyuta geçtiğimde ne ile karşılacağımı daha kolay anlayıp sonrasında nasıl bir yolla üreteceğime karar veriyorum. Kalıp kullanacak mıyım? El ile mi şekil vereceğim.
Bazen her ikisini de deniyorum ve karar verdiğim yöntemle ilerlemeye çalışıyorum. Eğer kalıpsa, kalıbı oluşturmak için doğru malzemeyi araştırıyorum. Nasıl sergileyeceğime karar verdikten sonra onunla ilgili dışarıda bir demircide veya marangozda sürdüreceğim süreç başlıyor, bir diğer taraftan kendi atölyemde çamurla devam ettiğim süreç var. İkisini birbirine uydurmaya çalışıyorum.
Porselen ile çalıştığım için son anda çatlayan, kırılan, fırından çıkan kötü sürprizler de cabası. Sabırla tekrar başa dönüyorum.
Bu sebeplerden dolayı hiçbir zaman hangi işin ne kadar süreceğini kestiremiyorum. Her zaman çalışmalarım için yedekler yapıyorum. Fuarda 14 tane hayvan heykelimi gördünüz ama ben neredeyse 30 tane yaptım. Deforme olanlar, çatlayanlar, istediğim gibi olmayanlar derken eleniyorlar tek tek.
Sergi 20 Aralık’ta Pg Art Gallery’de izlenebilir.
Gülistan Ertik
gulistan@mutlusonmedya.com