Müzik kariyerine ek olarak pek çok dizi filmde oynayan; “Signora Enrica ile İtalyan Olmak” filminden aldığı ödülün yanı sıra, Yazı Tura filminde canlandırdığı gay karakteriyle de adından söz ettiren, son zamanlarda ise kendi yaptığı süt reçellerini pazarda satmasıyla dikkatleri üzerinde toplayan başarılı oyuncu – müzisyen Teoman Kumbaracıbaşı ile keyifli bir sohbet gerçekleştirdik.
Son dönem isimleri ile dikkat çeken müzik grupları var; Nükleer Başlıklı Kız, Halimden Konan Anlar, Yok Öyle Kararlı Şeyler, Yüzyüzeyken Konuşuruz, Seni Görmem İmkansız, Büyük Ev Ablukada, Son Feci Bisiklet gibi.. 2003’te kurulan müzik grubunuz Acaipademler içinde, bu trende dahil oldu diyebilir miyiz? Bu ismi koymak nereden aklınıza geldi?
‘’Be hey Acaipadem’’ şiiri vardır Pir Sultan’ın.‘’Be hey acayip Adem / Öldüğünü bilemezsin / Korlar bir karanlık dama / Kapı baca bulamazsın’’ der. Bu albümde adını bu şiirden alıyor.
Herkes havalı bir grup adımızın olduğunu düşünüyor, aslında Acaipadem Pir’in eleştirdiği kişidir. Biz de bir şeyler söylemek istiyoruz ama söylemek istediğimiz şeyi, kendimizi eleştirerek söylüyoruz o yüzden grubun adı Acaipademler’dir.
Grup adlarına gelince; biçim ve içeriği birlikte görmek gerekiyor bence. Grup ne yapmaya çalışmış, nasıl ilerlemiş, kimleri seçiyor, nasıl bir müzik anlayışı var. Parçaları dinlemek gerekir.
Sadece biçime bakıp ne söylediğinize bakmazsa insanlar o zaman ismin de kendi kendine yuvarlanacağı yerler vardır.
Klibinizin ormanda çekilmiş olması bir tesadüf mü?
Genel olarak müziğin görselleştirilmesi çok hoşuma gitmiyor. Ben onlara klip diyemem, onlar belge niteliğinde. Dünyada çok nadir rastlanan bölge olan: Su Basar ormanları orası.. İlk albümümüz ‘’Marshall Planı’nın vokal kayıtlarını orada yapmıştım. Bu kadar büyük ve özel bir doğa harikasının gelecek kuşaklara korunmuş haliyle aktarılmasının çok önemli olduğunu düşünüyordum, nitekim albümü kaydettikten bir ay sonra İğneada’da nükleer santral yapılmak istendiği ortaya çıktı. Bu çok hızlı bir cevap oldu aslında. Biz doğayı incitmeden oradaki yaşamın içerisinde; kendi yaşamlarımıza dair parçalar, şarkılar, sözler kaydetmek, mühürlemek istedik. Doğa bizi kabul etti, biz de şarkılarımızı söyledik.
Yapmış olduğunuz müzikte farklı tınılar mevcut. Rock, caz, blues gibi…
Benim çalmaya çalıştığım gitarın bir ayağı Anadolu ezgilerine, bir ayağı Blues’e, bir ayağı da İngiltere’de punk akımına dayanır. Ama hiçbirisi benim yapmaya çalıştığım şeyi karşılamıyor. Etkilendiğim, dinlemekten hoşlandığım, çalmaya çalıştığım müzik kendime ait olan bir şey.
Şarkı sözlerinizi siz mi yazıyorsunuz?
Hayır ben nadiren söz yazıyorum, genelde büyük şairlerinin sözlerini alıp besteliyorum. Bunların içinde; Ingmar Bergman, Neruda, Pir Sultan Abdal, Kaygusuz Abdal, Karacaoğlan, Paul Celan, Abdülkadir Özmeriç ve gibi çok önemli şairlerin Türkçe’de az bilinen, bazıları ana dilinde bazıları Türkçeye çevirilmiş şiirlerin üzerinde çalışıyorum. Onları anlaşılabilir ve iç manalarının ortaya çıkabileceği şekilde besteliyorum. Besteleme süresi çok uzun sürmüyor ama ilk fikrin anlaşılabilir bir parça haline gelmesi çok uzun zaman alabiliyor. Ben sabırlı bir insanım.
Bir röportajınızda ‘’çok çabuk uyum sağlayıp, çok hızlı bozabilen bir insanım’’ demişsiniz.
Hala öyleyim. Ortamın kendisinin belirlediği bir şey. Kendi varoluşumu, yaşamın kutsanması üzerine kurdum. Önce hayatta kalacağız ki hayatın kalitesi ile ilgili çalışmaya devam edelim. Adem-i merkeziyetçi de değilim, ’’her şey insan içindir’’ düşüncesi 2500 yıllık çok eski ve yanlış bir düşüncedir. Her şeyi insan için yaptığınız zaman ormanları da insan için yakabilirsiniz, akarsuları da insan için durdurabilirsiniz. Her şey insan için değil, yaşam eksenli olmalıdır. Benim müziğe bakışım, sanata, arkadaşlığa, tanımadığım insanlara bakışım budur. Bu ortam olduğunda çok hızlı uyum sağlarım, olmadığında ise ortamı değiştirici cümle, müzik, sohbet açarım. Ayrıca öfkeli bir yaşantım yok, öfkelenmiyorum.
25 m²lik bir evde yaşıyorsunuz. Çok az alışveriş yapıyorsunuz. Gösterişten uzak, mütevazi bir hayat, belki de biraz minimalist yaşam seçmişsiniz.
İnsanların hayatı gereksiz şeylerle dolmuşsa benim minimalist yaşantım şatafata dönüşebilir. Motora biniyorum, gezmeye gidiyorum. Bütün bunlardan da uzaklaşmak istiyorum, hayatımı daha da küçültmek.
Evi küçültmekle olmaz diyorsunuz…
Yani o da bir parçası. Nicel özellikler nitel özellikleri beraberinde getiriyor. Siz arabaya binmem diyorsanız bir yerden bir yere ulaşmak için yeni çözüm önerileri getirmeniz gerekiyor. Neye kıymet veriyorsanız ona zaman ayırırsınız. Gezmenin ve dışarıda para harcamanın sizin hayatınızı güzelleştiren bir unsur olduğunu düşünüyorsanız yaparsınız, kimse size engel olamaz.
Ben tüm bu gereksiz şeylerin kendi açımdan verimsiz olduğunu düşünüyorum. Bunların müziğime, yaptığım işlere ve arkadaşlarıma bir katkısı olmadığını aksine onlar için yapabileceğim şeylere de engel olduğunu düşünüyorum.
Barınmanın en yeterli ve ilkel yeterli haliyle barınmaya çalışıyorum. Ulaşımı da bu şekilde görüyorum. Bütün bunlardan arta kalan zaman zaten hayalimdeki projeleri gerçekleştirmeme yetmiyor o yüzden daha çok zamana ihtiyacım var. O zamanı da aslında gereksiz uğraşlardan uzaklaşarak kazanmaya çalışıyorum.
Neden pazarda sattığınız süt reçeli ile bir anda kameralar size çevrildi. Müzisyen ve Oyuncu olan biri pazarda kendi yaptığı süt reçellerini satamaz mı?
Aynen. Sosyolojik tahlili vardır muhtemelen ama. Üstenci dil problemi.. Bir oyuncu pazarcı olamaz, bir pazarcı oyuncu olamaz gibi son derece ön yargılı, insanın gerçeğine hiçbir şekilde tasvir edilmeyen şeyler. Statüyü neye göre koyuyoruz? Çok para kazanmasına mı başarısına göre mi? Bir insan başarısız olduğu için aç kalmak ve sağlığını düşünmemek zorunda mıdır mesela? ‘’Hep birlikte barış içinde yaşamak istiyoruz’’ cümlesinin altını nasıl dolduracağız? insanlar arasına statüyü koyduğunuz anda zaten bir başkasının sizin gibi bir yaşam sürmesini istemiyorsunuz anlamına gelir. Benim statüm yok, birisinden daha üstün değilim ve fazla bir şey haketmiyorum o yüzden çok şanslıyım.
Hayatınız içindeki çok yönlülüğe baktığımızda, siz en fazla hangisisiniz?
Bunu ben biraz toprağa benzetiyorum. Minerallerini tek tek ayıklayamazsınız. Sadece müzik yapmak ya da sadece kayıt yapmak istediğim zamanlar oluyor. Sanatçılara sıfatlar koymak isteriz: şöyle sanatçı, böyle sanatçı diye. Ben tez insanıyım, anti tez insanı değilim. Hepsi bağlanıyorsa bunu siz bağlıyorsunuz. Yapmak istediklerimi başarabildiğim için bu konuda şanslı olduğumu düşünüyorum. Bir defa harika dostlarım var, ben tek başıma değil kalabalık bir insanım. İnsanın kendi kendini keşfetme serüveni ömür boyu sürecek bir serüven. İnsanın kendini daha insan ve doğanın bir parçası olarak keşfi, eksikliklerinin farkına varması, kendi bulunduğu coğrafyadan bahsetmesi mümkün değildir, yetişmez.
Bu çok yönlülükte ise benim hiç hobim yok. Hiçbir şeyi hobi olarak yapmaya çalışmadım. Ben hobi olarak gemi inşaatı okudum.
Okuyucuya not:
Acaipademler albümü ve çok daha fazlası için:
https://www.facebook.com/Acaipademler
youtube: :https://www.youtube.com/watch?v=Iwh3i589IC0
Gülistan Ertik
gulistan@kultursanatharitasi.com