Çağrı Çankaya bir tasarımcı, aynı zamanda gezgin. Hayranlık uyandıran şey ise bunları beş parasız yapması. Kredi kartsız 3 yılda 23 ülke 45 şehir gezmiş. Bir gün herşeyi bırakıp gitmek istediğini fark ediyor, çeşitli ülkelerdeki grafik ajanslarına attığı 1408 maile karşılık 6 cevap alıyor ve bir rota çizip keyifli ama bir o kadar zor bir yolculuğa çıkıyor. Bir tasarım dergisinde yapmış olduğu röportajı okuyunca ”hemen bu gezginle tanışmalıyım’’ dedim.
Tehlikeli ve eğlenceli macera dolu bir yolculuğa çıkmışsın. Kendini anlatır mısın? Bu deli cesareti nereden geliyor?
Hayallerini gerçekleştirmek için para biriktirmeyi ya da başka şeyleri beklemeyen biri diyebilirim kısaca. 1984 doğumluyum. Bursa’da Güzel Sanatlar Lisesi’ni bitirdikten sonar İzmir’de Dokuz Eylül Üniversitesi Grafik Tasarım bölümünü dereceyle bitirdim. Oyun geliştirme şirketlerinden reklam ajanslarına kadar birçok farklı disiplinde çalışma fırsatım oldu.
Peki, İşi gücü bırakıp cebindeki son para ile dünya turuna çıkmak nereden aklına geldi?
İşimden mutlu değildim, ailem bana muhtaç değildi, sevgilim yoktu, borcum yoktu, ev kredisi ödemiyordum, dünya turu hep hayalimdi, madem mutsuzum, bir tatminsizlik var neden bunu denemeyim ki dedim. Param yok pekala ama tasarım yapsam diye düşündüm, sonra başladım her yerde iş aramaya.
Toplamda kaç rota çizdin?
4 rota çizdim. 23 ülke 45 şehir.
Tam tersini düşünsek; bir grafik ajansın var ve bir gün hiç tanımadığın bir adamdan seninle çalışmak istediğine dair bir mail geliyor, senin tepkin ne olurdu?
Tedirgin olurum tabiki. Bu adam bizim dilimizi biliyor mu? Kültürü nasıl? Bizim espri anlayışımıza uygun mu, esprilerimizi kaldırır mı diye düşünürüm. Mutlaka bir Google’larım, hepsinden önce bana güven vermesi lazım.
Mail attığında şirketlerde seni çeken neydi?
Kendini güzel ambalajlamak. Bir reklamcı olarak kendimi iyi pazarladığıma inanıyorum, güzel benefitler buldum. Reklam yaparken de kendinizi tüketicinin yerine koyup düşünün. Ben reklam ajansı sahibi olarak ‘’Ben’’i ister miyim sorusunu olabildiğince kapatmaya çalıştım.
Biz bu işin keyifli yanını görüyoruz. Çok eğlenceli geliyor.
Her ay ajansınızı değiştirdiğiniz zaman, müşterilerinizi, arkadaşlarınızı, yastığınızı, onların para birimini, dili, herşeyi sürekli değiştirdiğiniz zaman yoruluyorsunuz. Tuvalete kalkıyorsunuz gece bir önceki gece evin planına göre yürüdüğünüz için duvara çarpıyorsunuz. Devamlı zorluklar oluyor. Ben işin tatlı zorluklarını örnek veriyorum ama bu kısmı çok zor. Hep veda etmek, hoşçakal demek ve hiçbir zaman bir üst seviyeye zıplayamamak insan ilişkilerinde aynı kalmak, bunlar olumsuz şeyler. Her gittiğim yeni şirkette adam’’ bakalım bu defa bizde ne yapacak’’diyor senden beklentisi çok büyük onun gerginliğini hissediyorsun. Bağışıklık sisteminin alışkın olmadığı bakterilerle karşılaşıyorsun daha bir sürü şey sayabilirim.
Mutlu bir anını paylaşabilir misin?
Her gittiğim yerde tehlikeli birşey yapıyorum. O da yıllardır reklam ajansında çalıştığımda hiçbirşey yapamamamın verdiği üzüntü. Ofise gidiyordum geliyordum akşam yatağa yatıyordum sonra yine ofise gidiyordum. Üniversiteden beri ajanslarda çalışıyorum. ”Ben bunun öcünü alacağım, ne kazandıysam harcayacağım’’ dedim. Amacım her gittiğim yerde her türlü ekstrem şeyi denemekti. Her gittiğim ülkede de soruyordum sizin burada neler var. Güney Afrika en iyi sykdiving yerlerinden biriymiş. Uçaktan atlamaya karar verdim ve bir de atlarken logo tasarladım, harikaydı.
Seni mutsuz anlardan biri neydi?
Tayland’da param bitmişti. Oradan Vietnama geçicektim ama uçuşum 2 gün sonraydı. Uçakta nasılsa bir şeyler ikram edilir diyip 2 gün aç kaldım. Uçakta da yemeği ücretli veriyorlarmış meğer. Bende de hiç para olmadığını anlayınca yanımdaki yolcu bana bir sandwich ısmarladı. O kötü havayolu sandwich’i hayatımda yediğim en harika yemekti. Bana onu ısmarlayan Hintli yolcuysa en melek insan.
Senin gibi birçok insan da herşeyini bırakıp özgürlüğünün peşinden gitmek istiyor. Maceralı yolculuğa çıkmak isteyen okuyucularımıza ne söylemek istersin?
Dünyayı gezip görmek herkesin ortak hayalidir. Ancak yaşadığımız sistem bizim olduğumuz yerde çakılıp aptal tv showları izlememizi, reklamlardan özenip aslında ihtiyacımız olmayan birçok şey almamızı, banka borçları, ev kredileri ve kredi kartı borçlarıyla boğuşmamızı istiyor. Her şeye rağmen cesaret edenleri de vize sorunlarıyla korkutuyor. Dünyayı gezmek istiyorsanız ve bu sorunlardan dolayı eliniz kolunuz bağlıysa işte size süper bir söz: Life isn’t about waiting for the storm to pass. It’s about learning to dance in the rain.
www.designerontheroad.com
www.facebook.com/designerontheroad
Gülistan Ertik
gulistanertik@gmail.com