‘’İBRAHİM BALABAN’’ SERGİSİ
Sergi Açılış Kokteyli: 25 Şubat Perşembe 18.30
Sergi Süresi: 25 Şubat – 22 Mart 2016
BALABAN’I ZİYARET
Birkaç yıl önce İbrahim Balaban’ı Şile’deki atölyesinde ziyaret ettim. Yanımda dostlarım Tülay Güngen, Mesut Ilgım da vardı. Bir sanatçıyı, hele ressamı atölyesinde ziyaret etmeli, yarattığı dünyanın izlerini orada bulabilirsiniz. Çalışmanın coşkusu yıllara meydan okutur insana. Balaban adeta bu inancın simgesi. Bir sanatçı genellikle yaşadığı, iyi bildiği şeyi yazar, onu resme getirir. Balaban’ın resimlerinde Anadolu’nun tuvale yansıdığını, onun için de özgünlüğünü severiz.
Bursa’da doğdu (1921) doğduğu şehrin hapishanesinde yattı.
Rastlaşmalar, insanın bütün kaderini değiştirir, bütün yaşamını oluşturur. Belki Bursa Cezaevi’nde Nâzım Hikmet’le karşılaşmasaydı, bir ressam olamazdı.
O günleri, o dostluğu “ Şair Baba ve Damdakiler “ kitabında anlattı. Bu kitap birçok çalışmalar için kaynak niteliği taşımıştır.
Yönetmen Biket İlhan, Haldun Çubukçu, Ayşe Emel Mesci bu kitaptan yararlanmışlardı
Resim için ne diyor?
“Sanat yaşantının izdüşümüdür. Konu bir özdür, her öz kendi kabuğunu yapar (yani sanatsal biçimini oluşturur).”
Kimi eleştirmenler onun için şu tanımı yaparlar:
“Anadolu insanının yaşamından ve halk efsanelerinden yola çıkarak toplumsal gerçekçi yapıtlar üreten ressam.”
Nâzım Hikmet için bir cümlesini yazıma alıyorum:
“Nâzım Hikmet gerçekten büyük bir adamdı. Beni kültürle donattı, ressamlığa yöneltti. Bir güneşti ve ben o güneşin içinden doğdum. Bence onun gibi insanlar bu dünyaya kolay kolay gelmez.”
Ben, büyük ustaların yetenek gördükleri kişileri yetiştirmelerini çok övülmesi gereken bir davranış olarak görürüm. Birini yetiştirdiler mi, onların tanınmaları için ellerinden geleni yaparlar.
Bir ustanın bir kişiyi bulması, tanıtması.
Mapushane’den Kemal Tahir’e Mektuplar’da Balaban’dan söz ediyor:
“ Ben burada bir ressam Yunus Emre keşfettim. Köylü, ortaköylü, köy mektebinde okumuş, berberlik ediyor içerde. Ben resim yaparken başımdan ayrılmaz, nihayet bir gün boya istedi, verdim ve ilk iş olarak aynada kendi resmini yaptı. İkinci portre bir şaheserdi ve şimdi üç aydır şaheser portreler yapmakla meşgul. Bütün boyalarımı ona verdim.”
Sanata, sanatçıya desteğin ne olduğunu, arşiv malzemeleri yeterince anımsatıyor bize.
Yıl 1949. Sinan Korle’nin yazısının başlığı:
“Halk şiiri yanında bir de halk resmi…”
Başka kimler yazmış?
Abidin Dino, Kemal Sülker, Fikret Adil, Melih Cevdet Anday, Fikret Otyam, Haşmet Akal, Yaşar Kemal, Tahsin Hüsnü takma adıyla Mehmet Ali Aybar, Sabahattin Eyuboğlu, Sezer Tansuğ, Halil Aytekin, Zahir Güvemli, Rasih Güran, Azra Erhat.
Sıradan bir okurun bile tanıdığı bu adların İbrahim Balaban hakkında yazmaları, onun tanınmasını, bilinmesini sağlamıştır.
Hiç kuşkusuz Balaban’ın kitaplarını da okuduğunuzda, yaşamıyla sanatı arasındaki gelgitleri farkedersiniz.
Gerçekçiliğin, Anadolu insanına tanıklığın bir ustada yaşadığını göreceksiniz.
DOĞAN HIZLAN
Peker Sanat Evi’nde 25 Şubat Perşembe günü açılacak olan sergi 22 Mart tarihine kadar izlenebilir.
PEKER SANAT
Hilal Mahallesi Alexander Dubcek Caddesi (6.cadde) 18/B Yıldız/Çankaya/A
Tel: 0312 439 30 03 Fax: 0 312 439 39 78
www.pekersanat.c