İMPARATORLUK DOĞURAN TOPRAKLAR
Timur Özkan
Bilecik’in tarihi ilçesi Söğüt, büyük bir imparatorluğun doğduğu topraklarında, köklü tarihinden devraldığı mirasının izlerini yaşatmaya devam ediyor. 1231’de, Anadolu Selçukluları zamanında, Ertuğrul Gazi tarafından İznik Rum Beyliği’nden alınan Söğüt, daha sonra dönemin sultanı 1.Alâeddin Keykubat tarafından (Domaniç’le birlikte) kendisine yurt olarak verilir. Söğüt, 1299’da, Ertuğrul Gazi’nin oğlu Osman Gazi’nin Bilecik’i de alarak bağımsızlığını ilan etmesiyle kurulan Osmanlı Beyliği’nin merkezi olur ve bu beyliğin hızla büyümesiyle büyük bir imparatorluğa giden sürecin ilk 36 yılında başkent olarak kalır. Söğüt bundan sonra, Kurtuluş Savaşı’nda gördüğü Yunan işgallerine kadar çok uzun yıllar kendi halinde yaşar. 6 Eylül 1922’de yanmış bir şekilde işgalden kurtulan Söğüt, bugün 25 bin nüfusuyla, yüzyıllar önceki görkeminden uzak ama sokaklarında hâlâ şanlı tarihinin izlerini görmek mümkün.
Söğüt’ün en tarihi binası 1420 yılında yapılan ve Çarşı Camisi olarak da bilinen. 1915 yılında II.
Abdülhamit tarafından yaptırılan ve iki minareli olduğu için Çifte Minareli Cami olarak adlandırılan Hamidiye Camisi ile yanında, cami ile birlikte yaptırılan ve halen Bilecik Üniversitesi olarak kullanılan Hamidiye İdadisi Söğüt’ün görülmeye değer yapılarından. Özellikle eski İdadi, şimdiki üniversite binasının üzerindeki dev Osmanlı arması, imparatorluğun ilk başkentinde daha bir özel bir anlam taşımakta. İdadi ile aynı avlu içinde bulunan Yetimler Yurdu binası ile Çarşı Camisi’nin önünde, Kütahya Çinisi süslemeleriyle dikkat çeken Kaymakam Çeşmesi ise Sultan Reşat’ın Kaymakamı Sait Bey tarafından Söğüt’e kazandırılan ve günümüze kadar ulaşan diğer tarihi eserler.
Söğüt’te, anıtından türbesine, müzesinden mescidine kadar her yerde en çok Ertuğrul Gazi’nin adıyla karşılaşıyoruz. Ertuğrul Gazi Anıtı’yla başlayacak olursak, doğrusunu söylemek gerekirse biraz mütevazı görünen bu anıtın önünden başlayan ve üzerinde gene O’nun adını taşıyan müzenin bulunduğu Ertuğrul Gazi Caddesi, Ertuğrul Gazi Türbesi’nin de bulunduğu ve her yıl büyük anma şenliklerinin düzenlendiği park alanına kadar devam ediyor. İki katlı tarihi bir Söğüt evinin üst katında kurulan Söğüt Ertuğrul Gazi Müzesi’nde Osmanlı Tarihi’ne ait bazı belgelerle birlikte, yöresel etnoğrafik objeler sergileniyor.
Söğüt’ün diğer tarihi eserleri bir yana, Ertuğrul Gazi Türbesi diğer yana demek pek yanlış olmaz. En eskisi 950 yaşındaki ardıç ve çınarların bulunduğu büyük bir park alanı içinde yer alan türbe, Söğüt’ün öncelikle ziyaret edilen yeri. Burada türbeden başka Aşevi, Pilavlık, Türk kahvesi içebileceğiniz bir kafe, hediyelik eşya satış yerleri ve modern bir mescit de bulunuyor. 800 yıldır devam eden şenlikler, Söğüt’ün kuruluşunda, kazasız belasız yayladan dönen aşiretine pilav dağıtan Ertuğrul Gazi’nin başlattığı bir gelenek olarak her yıl tekrarlanıyor.
Ertuğrul Gazi, buraya yerleştiği zaman, Söğüt’ün içinden geçen çayın karşı tarafındaki (o zamanki adıyla) Rum Mahallesi’ne bir mescit yaptırmış ve böylece günde beş kez namaza gidenlerle Rumların kaynaşmasını sağlamış. Bu arada mescidin içine bir de kuyu yaptırarak, Rumların su ihtiyacını buradan karşılamasını ve böylece onların da İslamiyet’le tanışmasını hedeflemiş. Söğüt’ün şimdiki adıyla Cumhuriyet Mahallesi’nde bulunan ve Kuyulu Mescit olarak da anılan Ertuğrul Gazi Mescidi’nin öyküsü böyle… Bu arada, mescidin bulunduğu sokakta restore edilen geleneksel Söğüt evleri de ayrıca görmeye değer…
Arapça kaynaklarda “Beldet’us Safsaf”, “Farsça Hitta-i Bid” olarak anılan Söğüt’ün adının Safsaf ve Bid sözcüklerinin Türkçesi olan Söğüdcük veya Söğütlü’den geldiği tahmin ediliyor. Söğüt’te Osmanlı eserlerinin haricinde; ilçe merkezine 14 km uzaklıktaki Metristepe’de yapılan İnönü Savaşları Zafer Anıtı ile anıta giden yolun 7. kilometresindeki Kızılsaray köyünde bulunan metruk Yunan Karakolu da görülebilir.
Söğüt’ü gezerken her yerde Ertuğrul Gazi’nin, oğlu Osman Gazi’ye öğüdünün yazıldığını görüyoruz. “Bak Oğul; Beni kır, Şey Edebali’yi kırma. O bizim boyumuzun ışığıdır. Terazisi dirhem şaşmaz. Bana karşı gel, ona karşı gelme! Bana karşı gelirsen üzülür incinirim. Ona karşı gelirsen gözlerim sana bakmaz. Baksa da görmez olur. Sözümüz Edebali için değil, senceğiz içindir. Bu dediklerimi vasiyetim say!..” Ertuğrul Gazi’nin böylesine saygı duyduğu ve daha sonra kendisinin dünürü, oğlu Osman Gazi’nin kayınpederi de olan Şeyh Edebali’nin Türbesi, Söğüt’ün bağlı olduğu Bilecik ilinde. Söğüt gibi tarihi bir merkez olan Bilecik’te ayrıca II. Abdülhamit tarafından yaptırılan tarihi Saat Kulesi ile minaresi caminin 30 metre kadar uzağında olduğu için diğer camilerden farklı bir özellik gösteren Orhan Gazi Camisi de ziyaret edilebilir.
Bilecik’e 31, komşusu Eskişehir’e 52 km uzaklıktaki Söğüt’e karayoluyla gitmek mümkün. Her yıl Eylül ayında düzenlenen “Söğüt Ertuğrul Gazi’yi Anma ve Yörük Şenlikleri” esnasında çok sayıda ziyaretçi çeken Söğüt’ü, yolu bu tarafa düşen herkesin görmesinde fayda var.
Anadolu’da, topraklarından büyük bir imparatorluk çıkarmış başka ilçe var mı?