KİTAP DETAY / Yılmaz Özdoğan’dan 4 kitap tanıtımı;
Nefha
Sezgin Kaymaz
Kırmızı Kedi Yayınları, 196 sayfa,
Ocak 2019
Sezgin Kaymaz’ın 16. Romanı Nefha, Cennet’te başlayan huzursuzluğun ve melekler arasındaki kuşkunun sonunda yeryüzüne dönüşün sıkıntılarını anlatıyor. 
Adem ve Havva yasak meyveye el sürmüş ve Yüce Yaratan tarafından cennetten kovulmuştur. Ancak Adem, cennetten kovuluşunun bir ceza olmadığını, Yaratan’ın kendisi hakkında karar verdiğini zaten dünyaya sürüleceği şeytanın da buna vesile olduğunu etrafta söyleyip durmaktadır. Yaradan her şeyi önceden bildiğine göre kendisin bu meyveden yiyeceğini zaten biliyordu. Şimdi neden suçlu şekilde dünyaya sürgün ediliyordu?
Melekler arasında Büyük Usta olarak anılan Azazil, Âdem’i yasak meyveye teşvik ettiği için o da cennetten sürülmüş ve artık İblis olmuştur. İblis de Yaradan’ın buyruğunu yerine getirdiği için neden cezalandırıldığını söyleyip duruyordu? Melekler arasında huzursuzluk başlamıştır. Kadim melekler Mikail, İsrafil ve Azrail cennet bahçesinde diğer meleklere dersler verirken bu huzursuzluğu hisseder ve kendileri de şüphe kıyılarında dolaşırlar. Şüpheye düşen melekler de dünyaya gönderilir. Artık Dünyada Adem’i bulup onu takip edeceklerdir. Ama Adem Yeryüzü Cennetini çoktan değiştirmeye başlamıştır.
Sezgin Kaymaz’ın kendine has heyecanlı ve ironili anlatımı ile büyüklenmek, eşitlik, düşünme ve sorgulama üzerine kafa yoran keyifli bir kitap. İnsanın, dünyanın bu hale gelmesindeki rolünün de trajik şekilde göze sokulduğu kitapta sorular kafanızı epey kurcalayacak.
Kitaptan…
Mikail biliyordu neden yaptıklarını. “Kibrimizden,” dedi. Daha doğrusu neden yapmadıklarını biliyordu. “Kibirden daha derin bir uyku yoktur. Kendini ötekinden önemli farz etmeye başladığı anda gönül gözü kapanıverir adamın…
Âşıklar Bayramı
Kemal VAROL
İletişim Yayınları
, 227 Sayfa, Ocak 2019
Babasının, yirmi beş yıl Aradan sonra bir gece kapısına gelmesi ile şaşkına dönen Avukat Yusuf geçmişe geri dönmeye başlar. Ağır hastadır ve artık sayılı günleri kalmıştır babasının. Kars’taki Aşıklar Bayramı’na gitmeden oğlunu son kez görmek istemiştir.
Babasını Karsa götürmeye karar verir ve yolculuğa çıkarlar. Âşık Heves Ali, yolculuğunu son olarak görüp kalbinde yara olarak taşıdığı sevdalarla da vedalaşıyor. Baba oğul olarak hesaplaşmalarının artık önemi kalmadığını anlayan Yusuf, geçmişe dair anılarını hatırlamakta ve yanında bir yabancıdan farkı olmayan son günlerini yaşayan babasına karşı acıma duymaktadır. Diyarbakır’dan başlayan yolculuk Erzurum’a geldiğinde artık sona yaklaşılmıştır. Yoğun bakımdaki babanın yolculuğu artık son mu bulacaktır? Bir oğul olarak görevinin ne olup olmadığı arasında kalan Yusuf babasını yeniden kaybetme ihtimalinin acısını hissetmeye başlamıştır.
Kendi aşk hikayesiyle boğuşan Yusuf on beş yıl önce bıraktığı Aylın’a cevabı gelmeyen mektuplar yazar. Babasının kendisini bırakıp gitmesiyle Aylın’ı terk etmesini bir görünce pişmanlık ve huzursuzluğu içini kemirir.
Aşıklık geleneği, bölgenin sosyal yapısı, siyasal değişimler ve insan ilişkilerinin de işlendiği kitap hüzün dolu bir yolculuğa çıkarıyor.
Kitaptan…
Koridorun bir köşesinde, başındaki yazmanın kenarıyla arada bir gözlerini kuruluyor, sonra olduğu yerde kendi kendine mırıldanıyordu. Biz asansöre binerken yaşlı kadının yerinden doğrulup babamın odasına doğru kederle yürüdüğünü gördüm ama bu saatten sonra bir şey sormanın, hesap kitap yapmanın, eski bir hatıranın kapısını açıp orada neler olup bittiğinin bir anlamı yoktu.”
Soyka- Benim Hikâyem
Bedia Ceylan Güzelce
Çınar Yayınları 147 sayfa
Kasım 2018
Bedia Ceylan Güzelce’nin 1473, Göğün Bütün Çeyrekleri’nden sonra üçüncü romanı.
Bir cinayet zanlısı sorgu odasında. Başkomiser Demir konuşmak istemeyen zanlıyı farklı bir yöntem kullanarak konuşturuyor. Ona kelimeler verip , hayatındaki yerini, anlamını ve çağrıştırdığı manaları ortaya koyarak derinlere iniyor ve suçun kaynağını ortaya koyuyor.
Roman, bir suç ve suçlu arasında bağı kurarak asıl suçlu dışında kalan faktörleri de görmemizi sağlıyor. Sevgisiz büyütülen insanların toplumda nasıl bir tehlike unsuru olduğunu hissediyoruz.
Soyka, ölünün ardında kalan eşya demek. Zeynel de kız olmasına rağmen ölen dedesinin ismini alıyor. Doğduğu andan itibaren Soyka diye hitap edilen Zeynel gerçek adını zamanla unutuyor . Tamamen soykalaşarak bir eşya gibi değer görüyor . Üvey anne yerine geçen kadının büyüttüğü ve her fırsatta horlayıp ezdiği Soyka okuyup kendi başına bir dünya kurmaktan başka çıkar yol görememektedir. İstanbul’da türlü işlerde çalışıp kendine bir hayat kurar. Ancak hiç bir zaman sevilip insan yerine konulmaz. Tek sevdiği insanı öldürmeye kadar giden bir öfke ve kırgınlık. Suçlu gerçekten Soyka mı?
Bedia Ceylan Güzelce diğer romanlarında olduğu gibi yine şiirsel anlatımına devam etmekte. Bir hikaye okumaktan ziyade coşku dolu bir destan okur gibi heyecana kapılır, ancak hikayenin trajedisi ve anlatımın gerçeğe dönmesi ile buruk bir tatla devam ederiz. Hayatın gerçekleri gibi bizi rahatsız eden durumlardan kaçamıyoruz.
Kitaptan…
“Nedir kavga? İnsanın vahşi genlerinin baskınlaşması, isteklerini açıkça ve ortamla uyumlu hale getirmeden ifade etmesi. Bunlardan korkunç bir şey kavga. Onun canına karşılık kendininkini koyabileceğin bir körlük noktası. Hayatta sevdiğim iki insan öldü. Biri kardeşim ki onunla hiç kavga edecek fırsatım olmadı, diğeri Salih ki onu bu kavga bulutunun içinde çıplak gözle seçemiyordum bile.”
Söz Simyacıları
Ayhan Bozkurt
Everest Yayınları 135 sayfa
2018 Kasım
Ayhan Bozkurt, Söz Simyacıları kitabında Türk şiirinin önemli isimlerinden Melih Cevdet Anday, Attilâ İlhan, Ece Ayhan, İlhan Berk, Can Yücel ve Fazıl Hüsnü Dağlarca ile yaptığı konuşmalardan ve yaşanılan anlardan yola çıkarak bir hikâye akıcılığında okuyucuya sunuyor. Ayrıca görü
şme imkânı bulamadığı Metin Altıok da kitapta yer alan bir diğer değerli şair.
Kitabın giriş bölümünde, şairlerin şiir anlayışları, Türk şiirindeki yerleri ve hayatlarının belli dönemleri kısaca aktarılıyor. Kitapta Şairlerin önemli şiirlerinden kısa bölümler de verilerek şairlere ve şiire hevesi uyandırıyor .
Yazar, görüştüğü ve her şairin hayatının günlük hayatına tanık olup, onları bir insan olarak karşımıza çıkarıyor. Sadece şiir ve edebiyat ile değil aynı zamanda hayatlarının gerçeği de karşımıza çıkan şairlerle yeniden tanışıyor gibiyiz.
Attilâ İlhan’ın tek parti döneminin kültür politikasına ve Garip Akımı ile toplumcu şiire yönelik eleştirileri nelerdi? Melih Cevdet Anday’ın Garip Akımına yöneltilen eleştirilere yanıtı.
Ece Ayhan, İlhan Berk’e neden kırgındı? Ece Ayhan’ın şiirinde “Çanakkaleli Melahat” kimdir? Meçhul Öğrenci Anıtı şiirinde ‘devlet dersinde öldürülmüştür’ dizesi kime atfedilmiştir?
Fazıl Hüsnü Dağlarca kitabın yazarı Ayhan Bozkurt’u bastonla neden dövdü? Dağlarca’nın Ahlak ve Milliyetçilik kavramları ile ilgili düşünceleri nelerdi?
Nazım Hikmet’e gerçekte kartpostal şairi diyen şair kim?
Tüm bu soruların cevabı ve daha fazlası Ayhan Bozkurt’un akıcı anlatımı ile bir solukta okunacak Söz Simyacıları kitabında.
Kitaptan…
“Şiirden para kazandınız mı Ece Baba?”
“Yok, hayır kazanmadım. Ben hep parasız yaşadım. Şiir fukaralıktan doğar. Ben fukaraydım. Çengelköy’de otururken karşıya geçmeye param olmazdı. Sorarlardı. ‘Nasıl yaşıyorsun parasız?’ diye. Yaşıyordum işte.”
yılmaz.oz.dogan@hotmail.com
