Çıplak Mahrumiyet Bandosu
Akıcı ve samimi bir kaleme sahip Neyran Günüçer, ikinci romanı Çıplak Mahrumiyet Bandosu’nda şifrelere gizlenen hayatları, perdenin arkasına saklanmış gerçekleri sanat ve matematikle kesiştirerek gizemli bir hikaye anlatıyor.
“Gökyüzünün en parlak yıldızıydı kardeşim…”
“Keşke hiç büyümeseydik Tevfik.
O kartpostallar oyun olarak kalsaydı,
Sırlar şifrelenmeye ihtiyaç duymasaydı,
Anneannemin bize oynattığı oyun hiç bitmeseydi…
Haklıymışsın, büyümek zor işmiş Tevfik,
Masum kalarak büyüyebilmekse imkânsız.
Keşke yine sokaklarda koşsak, erik ağacına çıksak,
Çamurlara basarken aynı şen kahkahaları atsak.
Ah be Tevfik, keşke hiç büyümeseydik…”
Neyran Günüçer kimdir? Doğduğumda henüz İstanbul’un bitki örtüsü inşaat değildi. Çocukluğumuz bahçeli evlerde eriği ağaçtan, dutu çarşaftan yiyerek geçti. Sokaklarda top oynayarak büyümenin şans olarak görülmediği günlerdi. Aslında büyüme kısmı da fena gitmedi. Dizlerimdeki yaraların izi hiç geçmedi, okullar bitmek bilmedi.
Sonunda İTÜ Jeoloji Mühendisliği bitti. Herkes mühendis olacağımı sandı ama olmadım. Çeşitli meslek denemelerim oldu ama yoluma küratörlük yaparak devam ettim. YTÜ’de müzecilik yüksek lisansı yaptım. Bir yandan Tuluhan Tekelioğlu’yla çalıştım; belgeseller çektik, hâlâ çekiyoruz.
Hayal kurmayı hep sevdim. Dilimin Ucu Çınlıyor’da biraz benden biraz senden esinlendim, gözlemlerimi hayallerimle buluşturup bir hikâye oluşturdum. Bu hayaller hiç bitmesin istiyorum. Bitmiyor da ama bir kitap daha bitiyor. Çıplak Mahrumiyet Bandosu ile hayatıma yepyeni kahramanlar, yepyeni yaşamlar giriyor.