Turizmin Anadolu’da Yükselen Yeni Değeri
NİKSAR
Yazı ve Fotoğraflar/ Timur Özkan
Kuzey Anadolu’nun en güzel yaylalarına sahip Canik Dağları’nın eteklerinde, Yeşilırmak’ın kollarından Kelkit Çayı’nın suladığı verimli Kelkit Ovası’nda, Çanakçı Deresi’nin kenarında kurulan Niksar, adını Roma dönemindeki adlarından biri olan Neocaesera’nın zamanla Niksar’a dönüşmesinden almıştır. Sahip olduğu doğal güzelliklerinin yanı sıra tarihi bir yerleşim yeri olan ve bir zamanlar Anadolu’nun en büyük beyliklerinden birine, Danişmendliler’e başkentlik yapan Niksar’da, son yıllarda sürdürülen çeşitli kazı ve onarım/yenileme çalışmalarıyla ilçenin tarihi zenginlikleri ortaya çıkartılırken Niksar, Anadolu’nun turistik ilçeleri arasında hak ettiği yeri hızla almaktadır.
Çok sayıda tarihi esere ev sahipliği yapan Niksar’da görülebilecek Roma, Bizans, Selçuklu, Osmanlı ve Cumhuriyet dönemi eserleri arasında Niksar Kalesi ön plana çıkar. Kelkit’in kollarından Maduru ve Çanakçı derelerinin arasındaki tepede bulunan ve kapsadığı alan itibariyle Türkiye’nin Diyarbakır’dan sonra ikinci büyüğü olan Niksar Kalesi’nin içinde; Danişmendlilerin kurucusu Danişmend Gazi’nin torunu ve kendisinden sonraki en büyük hükümdarı Nizamettin Yağıbasan’ın türbesi ve adını taşıyan bir medrese ile Belediye tarafından oluşturulan Açık Hava Taş Eserleri Müzesi ve de bir hamam kalıntısı bulunmaktadır. Niksar Kalesi’nin en önemli eseri 1158’de yapılan Yağıbasan Medresesi, Anadolu’nun ilk tıp okulu olup halen turistik restoran olarak ve ayrıca sergi vb kültürel etkinlikler için kullanılmaktadır.
Niksar’ı gezmeye Kale’den devam edecek olursak; her ikisi de tipik birer Selçuklu eseri olan, Niksar’ın fatihi Melik Ahmet Danişmend Gazi’nin türbesi ve Ak Yapı Kümbeti ile pek çok tarihi mezar taşını görebileceğimiz Melik Gazi Mezarlığı’na ulaşırız. İnanç Turizmi’ne ilgi duyanlar için daha birçok kümbetin ve tarihi caminin bulunduğu Niksar’da bir sonraki durağımız; 1145 yılında yapılan ve Selçuklu ve Osmanlı mimari özellikleri taşıyan Ulu Cami olacaktır.
Niksar’ın bir diğer tarihi camisi ise Ulu Cami’ye göre hem çok daha küçük hem de yeni bir bina olmakla birlikte diğer camilerden daha fazla simgesel öneme sahip olan Çöreği Büyük Camisi’dir. Bu camiyi önemli yapan özelliği İlhanlılar Dönemi’ne tarihlenen bir tekkeden kalan ve taş işçiliğiyle göz dolduran giriş kapısının arkasına inşa edilmiş olmasıdır. Sadece bu kapısı orijinal olan cami, adını kapının üzerindeki çöreğe benzer figürlerden almıştır. Kırkkızlar mahallesindeki Kırkkızlar Kümbeti’nin adı hakkında farklı efsaneler anlatılır. Altta mezar odası ve üstte mescit olmak üzere iki katlı kümbet 1220’de yapılmıştır.
Sırada Osmanlı’nın son ve Cumhuriyet’in ilk yıllarına ait eserler var. 19. yüzyıla tarihlenen ve Prof. Dr. Metin Sözen Kültür Evi olarak düzenlenen Taş Mektep, Sultan II. Abdülhamit zamanında yapılan Belediye, Niksar’ın tarihi konaklarından Taş Bina bu eserlerden sadece birkaçıdır. Niksar’da ayrıca Çanakçı Deresi üzerindeki Seymenli Köprü’yü, köprünün yanındaki temsili değirmeni, gene Çanakçı üzerindeki Leylekli (Yılanlı) Köprü’yü ve köprünün yanındaki Niksar’ın geleneksel kahvehanelerinden Mahfel Kahvesi’ni gezebilir, Belediye tarafından restorasyonu tamamlanan Arasta’da veya Belediye’nin “Niksar Kadın Üreticileri Sokak Atölyeleri” projesi kapsamında açılan Keçe Ürünleri Sokak Atölyesi’nde alışveriş yapabilirsiniz.
Daha pek çok tarihi eserin yer aldığı ilçenin görülmesi gereken diğer tarihi mekanları arasında; Geregori Tamatogros Yeraltı Kilisesi Kazı Alanı ve Roma Arsenali ile merkeze 15 km uzaklıkta bulunan Efkerit Vadisi’ndeki Luvi Mağarası not edilebilir.
Niksar iki önemli şairi de topraklarında yaşatmaya devam etmektedir. Hayatının son dönemini burada geçiren ve “Gönül gurbet ele varma / Ya gelinir ya gelinmez…” diye başlayan unutulmaz dizelerin şairi Erzurumlu Emrah’ın türbesi ile Zile doğumlu olmasına rağmen vasiyeti gereği Niksar’a gömülen bir diğer ünlü şair Cahit Külebi’nin anıtmezarı Karşıbağ mahallesindedir. “Senin dudakların pembe / Ellerin beyaz / Al tut ellerimi / Tut biraz…” diye başlayan şiiriyle herkesin tanıdığı Cahit Külebi bir şiirinde Niksar’a da yer vermiştir. “… Siz baksanız bir şey göremezsiniz. / Benim yurdumdur orası / Ardıçlar, gürgenler, tozlu yollar / Tokat Niksar arası”
Ünye (Ordu) yolunda, Niksar’a 22 km uzaklıktaki doğa harikası Çamiçi Yaylası, Anadolu’nun, Kaz Dağları’ndan sonra en yüksek oksijene sahip yeridir. Niksarlıların yazlıklarından başka çeşitli bütçelere uygun konaklama tesislerinin bulunduğu ve aynı zamanda güzel bir doğa yürüyüşü ve piknik alanı olan Çamiçi Yaylası’nda; Türkiye Kamp ve Karavan Derneği’nin proje desteğiyle Niksar Belediyesi tarafından yapılan kamping alanı Anadolu’nun uluslararası standartlardaki ilk ve tek kamp alanıdır.
İstanbul’a 780, Ankara’ya 450, Tokat’a 50 km uzaklıktaki Niksar’a otobüsle ve ayrıca haftanın belirli günlerinde düzenlenen uçak seferleriyle Tokat üzerinden gelmek mümkündür. Turizmin Anadolu’daki yükselen değerlerinden biri olarak bundan sonra adını daha çok duyacağımız Niksar’a gelen herkes gibi, bu kadar çok tarihi ve doğal turistik zenginliğe sahip bir yerin nasıl olup da şimdiye kadar dikkatlerden kaçtığına inanamayacaksınız…