Performans, 1960’lı yıllarda ortaya çıkan, izleyicinin önünde canlı olarak icra edilen bir sanat biçimidir. ‘gösterme’ anlamına gelir. Performans sanatı yalnızca bir an için var olur. Mesajın yerine süreç, sözün yerine beden geçer. Bir kez yapılır ve tekrarı yoktur. Bu nedenle performans sanatı yalnızca seyircinin belleğinde varlığını sürdürür.
Bazen happening olarak da adlandırılır. Sahne ve gösteri sanatları ile ortak yönler taşısa da, dans, müzik, tiyatro, sirk, jimnastik gibi etkinliklerden farklı olarak görsel sanatların içinden çıkmış öncü bir akım olarak kabul edilir; tiyatro performanslarından farklı olarak olayların ilüzyonu değil olduğu şekliyle olayın kendisi sergilenir. Performanslardaki ortak özellikler şöyle özetlenebilir: Toplumda yerleşmiş kuralları reddetmek, karşı ve aykırı olmak, iktidar barındırmamak, alışılagelen sanat anlayışını bozmak, yeni, öncü ve kuraldışı olmak, köksüz olmak ve ‘mış’ gibi olmamak.
Dünyayı şok eden 10 performans çalışması*
Bas Jan Ader: Hollandalı sanatçı Bas Jan Ader 1975’te “Mucize Arayışında/ In Search of Miraculous” adlı performansı kapsamında Massachusetts’ten İngiltere’ye Atlantik Okyanus’unu geçmeye kalkışmıştı. Teknesiyle radyo bağlantısı üç hafta sonra kopan Ader, kayıplara karıştı ve kendisinden bir daha haber alınamadı.
Marina Abramoviç: Son zamanlarda Lady Gaga ile yaptığı performansıyla gündeme gelen dünyaca ünlü performans sanatçısı Marina Abramoviç, 1974’te komünist yıldız işaretini yere çizip ortasına yattıktan sonra, benzin döküp yıldızı yakmıştı. Abramoviç’in bu performansında tırnakları, saçları ve kaşları yanmıştı.
Chris Burden: Sanatçı performansı için 1971’de bir odada arkadaşını kolundan vurmuştu. Sanatçı, toplumda şiddetin artmasını protesto etmek istemişti.
Vito Acconci: 1972’deki gösterisi ‘Seedbed’de ABD’li sanatçı Vito Acconci, New York Sanat Galerisi’ne yapay bir taban inşa etti ve içine saklandı. Hoparlörler sesini galerinin içine veriyordu. Ziyaretçiler ahşap döşemenin üzerinde yürürken sanatçının mastürbasyon yaptığını duyabiliyordu. Sanatçı, Nixon döneminde yaşanan paranoyak sürece dikkat çekmek istemişti.
Rudolf Schwarzkogler: Sanatçı 1969’da öldüğünde, kendi genital organına saldırıp penisini keserek kendini öldürdüğüne inanılıyordu. Schwarzkogler aslında pencereden düşerek ölmüştü. Söylentilerin asılsız olduğu ortaya çıksa da, bu söylenti performans da listede yer alıyor.
Orlan: 1990’da başlayan “In The Reincarnation of Saint Orlan” projesinde Fransız sanatçı Orlan, bir seri estetik operasyon geçirdi. Sanatçı, plastik cerrahi yöntemi ile Botticelli’nin “Venüs”ü ve Leonardo da Vinci’nin “Mona Lisa”sı gibi Batı sanat tarihinden ünlü tabloları baz alarak görünüşünü yeniden yaratmayı hedefliyordu.
Neil Harbisson: Doğuştan renk körü olan 1982 doğumlu Katalan sanatçı Neil Harbisson, renkleri “duyabilmeyi” sağlayan bir cihaz taktı. 2004 yılında sanatçının geliştirdiği bu özel alet olan “eyeborg”unun pasaport fotoğrafında yer almasına izin verildi.
Yoko Ono: 1964’te sergilenen feminist sanat eseri “Cut Piece”de Yoko Ono, yere diz çöküp yanına bir makas koyuyor. Seyircilerin istediği gibi istediği kıyafetini makasla kesebileceklerini belirtiyor. İlk başta yavaş ilerleyen kesme işlemi kıyafetleri parçalandıkça daha tehditkar bir hal alıyor ve Ono en sonunda iç çamaşırlarıyla çömelmiş bir halde kalıyor.
Hermann Nitsch: Viyanalı aksiyonist Nitsch şiddet, korkunç fotoğraflarla Avusturya’yı şoke etti. Fakat sanatçının baş yapıtı 1998 imzalı “Orgiastic Mysteries Theatre”, sanatçının kalesinde, genç insanların hep birlikte kanla yıkanmasını ve ayinler için hayvan kurban edişlerini gösteren çalışmasıydı.
Mao Sugiyama: 2012’de Japon sanatçı Mao Sugiyama aseksüel haklarına dikkat çekmek adına kendi genital organını ameliyatla aldırdı. Onları bir süre buzdolabında sakladıktan sonra arkadaşlarına “sıcak hayalar” yemeği olarak pişirip sundu.
Istvan Kantor: 1979 yılında; sanatsal bağlamda ironi ve intihal düşmanı underground sanatçıları bir araya toplayan Neoist akımına can veren,“Monty Cantsin” takma adlı Kanadalı performans sanatçısı Istvan Kantor, Museum of American Art’ta halihazırda devam eden Jeff Koons retrospektifinde yer alan bir esere ‘saldırıda’ bulundu. İşin yer aldığı duvara kanıyla çarpı işareti çizen ve “Monty Cantsin was here” notunu düşen sanatçı, bu performansının ardından hızlı bir şekilde ‘etkisiz hale’ getirildi. Göz altına alınışının ardından akıl hastanesine götürülmesi uygun görülen Kantor, serbest bırakıldıktan sonra bir kadeh atmak için dışarı çıkacağını da sözlerine ekledi. Bu performansıyla; “Blood Campaing” adını verdiği ve 70’lı yıllardan bu yana sürdürdüğü kanlı performans serisine bir yenisini ekleyen Kantor, serginin 2 saat kapatılmasına sebep oldu ve bolca konuşulmayı başardı.
* Performans listesi The Guardian Gazetesi’nden alınmıştır.
Gülistan Ertik