“Resmin beni sürüklediği yere götürmesine izin vermem, yaşamı olduğu gibi kabullenişimle örtüşüyor.”
Gülay Yüksel
Röportaj: Şule ÖZBAHAR
Gazi Eğitim Enstitüsü Resim İş bölümünde lisans ve Eskişehir Anadolu Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesinde de lisansınızı tamamladınız?
Asker bir babanın kızı olduğum için Türkiye’nin çeşitli yerlerinde farklı coğrafyalardaki yaşamları paylaşma fırsatım oldu. Bu da benim kişisel ve sanatsal kimliğime çok şey kattı diye düşünüyorum. Küçüklüğümde kamyonların altında toprağa akmış mazotların üzerinde gördüğüm renklerle saatlerce oynadığımı hatırlıyorum. Bir gün babam; bir kil yatağında bulduğu çamurları eve taşıyıp bir dizi temizleme işleminden geçirdikten sonra, annemin tüm muhalefetine rağmen bizimle birlikte balkonda kilden küçük heykelcikler yaptı. İlkokulda çizdiğim karakalem portrelerle ilk sergimi açtık. Bu kadar desteğine rağmen beni, çok istediğim İstanbul’daki akademiye göndermedi. Araştırmalarım sonucu Ankara’da da resim eğitimi veren bir okul olan Gazi Eğitimin sınavlarına girdim ve üçüncülükle kazandım. çok değerli hocalarla çok severek okuma şansım oldu. Henüz yurtdışından yeni dönmüşlerdi ve onların o hevesleri bizlere de yansıdı. Bir aile ortamı gibiydi. Hala da sınıf arkadaşlarımla görüşüyorum ve büyük keyif alıyorum. Üç yıllık eğitimimiz ardından bunu dört yıla tamamlamak için o sıralar yeni açılan Eskişehir Anadolu Üniversitesinin lisans tamamlama programıyla da lisansımı tamamlamış oldum.
Akademik kariyer yapmayı neden düşünmediniz?
Adımın önünde herhangi bir unvan olmasını istemedim. Sadece Gülay Yüksel olmak istedim. Bugün sanatımın kırk yedinci yılında insanların beni sadece ismimle özdeşleştirmeleri benim için son derece yeterli. Zaten orta öğretimde yirmi beş yıl öğretmenlik ve Orta Doğu Teknik Üniversitesinde de sekiz yıl kadar öğretim üyesi olarak çalıştım. Kalan enerjimi sadece resme odaklamak istedim.
1984-1987 yılları arasında Almanya’da Neuvid’de bir körler okulunda staj yaptınız ve kişisel sergiler açtınız?
Kendi kişisel çabalarımla bu okulda altı ay kadar bir süre her gün onlarla birlikte resim ve modelaj derslerine girdim ve oradaki eğitim sisteminin işleyişi konusunda bilgiler edindim. Türkiye’ye dönüşümde de öğrendiklerimi kendi ülkemde uygulayabilmek için Ankara’daki körler okulunda altı yıl kadar öğretmenlik yaptım. Bu süreçte gelen istek doğrultusunda Gazi Üniversitesi özel eğitim bölümünde de üç yıl kadar öğretmenlik yaptım. Düşünüyorum da bizler görme engeli olan çocuklarla diğer çocukları ayırıyoruz. Halbuki hepsinde aynı yaratıcılık ve hayal gücü var. Hiçbir çocuk sonuca odaklanarak resim yapmaz. Sadece o süreçte yaşadıkları için resim yapar. Hatta bu durum, benim için de geçerli. Almanya’da önce bir grup sergiye katıldım. O yıllarda bir Türk kadın sanatçı olmamı çok yadırgadılar. Her millete yakıştırdılar ama bir Türk kadın sanatçı olmama çok şaşırdılar. Bu durum benim çok ağırıma gitti ama bir yandan da itici bir güç oldu. Kaldığım süre boyunca kişisel sergiler açtım ve büyük yankılar uyandırdı. Ülkemi, yapabildiğim ölçüde temsil etmeye çalıştım.
Çalışmalarınızda desen altyapısının varlığı göze çarpıyor?
Evet. Deseni resimde kullanmak gerekmiyor. Fakat resimde desen, doğru görmeyi ve bunu içselleştirmeyi sağlayan temel nedendir. Desen çizmeyi bilmemek, temeli olmayan bir bina misali. ben, duygularımı insan figürleriyle, özellikle de kadın figürleriyle daha da çok ifade edebildiğimi düşünüyorum.
Resimlerinizdeki isimsiz kadınlar?
Aslında tüm dünyada kadın, ötelenen bir varlık. Ülkemiz koşullarında daha da üst düzeyde. Ben resimlerimde kadını, insanların dışarıdan gördüğü bir varlığın ötesine taşımak istiyorum. Kadının iç dünyasında sadece siyah ve beyaz asla yoktur. Grinin renkli tonları vardır. Aynı anda hem geçmişte, hem gelecekte, hem de hayallerinde var olur ve yaşar. Kadın figürlerini çalışmaya, erkek sanatçılardan çok daha hakkım olduğunu düşünüyorum. Çünkü ben, kendimi ve kadınların iç dünyalarını resimlerimin odağına alıyorum.
2013 yılında TRT’de “Tuvaldeki Türkiye” adlı belgesel çekimlerinde ressam olarak yer aldınız?
Evet. Üç aya yakın bir süre çekim ekibiyle birlikte Türkiye’nin çeşitli yerlerinde otuz dokuz bölümlük bir dizi belgesel çekimleri gerçekleştirdik. Benim için çok farklı ve maceralı bir süreçti. Bir o kadar da yorucuydu. Ancak geriye dönüp baktığımda bana çok farklı bir boyut ve deneyim kazandırdığını düşünüyorum. Doğada direk havayı, rüzgarı ve doğanın sesini dinleyerek atölye ortamı dışında bir çalışma süreci yaşadım. Benim resim yaptığım süre, yaklaşık iki yada iki buçuk saat olmak durumundaydı. Zamanla ve ışıkla yarışıyordum. Yarattığı stresin sağladığı adrenalinin resimlerime yansıması olumlu oldu. Atölyemde yıllardır kendi kurgularımla yaptığım resimlerden çok farklı ama yine benim fırçamdan çıkan peyzajlar, ezberimi bozdu diyebilirim. Ancak ne olursa olsun seçtiğim enstantaneler ve gördüklerimi yorumlayışım, yine benim kadınlarıma yeni bir ufuk açtı. Her resmimde yeni bir serüven yaşıyorum. Hiçbir zaman bir sonraki adımımı bilmiyorum. Resmi; bir yaşam gibi düşünüyorum. Resmin beni sürüklediği yere götürmesine izin vermem, yaşamı olduğu gibi kabullenişimle örtüşüyor. Bir saniye sonrasını nasıl bilemiyorsak ben de resimlerimin nasıl biteceğini bilemiyorum.
Gülay Yüksel
1973 yılında Gazi Eğitim Enstitüsü Resim–İş Bölümü’nü bitirmiş, Eskişehir Anadolu Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’nde lisans tamamlamıştır. Üç yıl Almanya’da yaşayan Sanatçı Avrupa’nın çeşitli müze ve galerilerinde incelemelerde bulunmuştur. Görme engellilere resim ve modelaj konusunda eğitim veren bir okulda (Neuwid- Almanya şehrinde) staj yapmış, Yurda dönüşünde de Gazi Üniversitesi Özel Eğitim Bölümü’nde aynı konuda dersler vermiştir. ODTÜ Güzel sanatlar Bölümü’nde öğretim görevlisi olarak uzun yıllar çalışmıştır. Öğrenciliği sırasında Devlet Resim ve Heykel Sergisi’ne katılmaya hak kazanan Sanatçı 5’i Almanya’da olmak üzere 50 kişisel sergi açmıştır. Pek çok yurtiçi ve yurtdışı sergilere katılımı vardır. Romanya Hükümetinin davetlisi olarak Tescani International Camp 2000 Organizasyonuna katılmıştır. İki eseri George Enescu ( Romanya ) Müzesine, 6 eseri Makedonya devlet sana arşivine alınan Sanatçının İzmir Resim Heykel Müzesi, Eskişehir Anadolu Üniversitesi, gazı üniversitesi, T.C. Kültür Bakanlığı Kolleksiyonu, ABD, Romanya, Kanada, Almanya, Fransa, Finlandiya ve daha birçok banka ve özel kolleksiyonlarda eserleri bulunmaktadır. Atölyesinde çalışmalarını sürdüren sanatçı, evli ve üç çocuk annesidir. BRHD (Birleşmiş Ressamlar ve Heykeltıraşlar Derneği) ,UPSD (uluslar arası plastik sanatçılar derneği) GÖRSED üyesidir.