Yaşam katmanları, üretken yaratıcılık çağı, oluşumların doğasını, olası oluşumlar için hala tasarlanmakta olduğunu göstermektedir. Bu, ‘keşfedilmeyi bekleyen, bitmeyen bir hikaye, bitmeyen bir inşa sürecidir…Proje seri adı olarak “Titreşen Katmanlar” sevindirici eser gelişimi deneyimi olmuştur. Amaç ardı ardına gelen katmanların, içsel kavram fikirlerini eş zamanlı yansıtan bir biçim diliyle dolu içerikle eseri dile getirmektir.
Bağımsız Sanat Vakfı : Hobyar Mahallesi Ankara Caddesi No:3 Cağaloğlu Fatih – Telefon: (0212) 511 11 18
“Titreşen Katmanlar” Kağan Çelik – 7 Aralık – 30 Aralık 2019 (Pazartesi günü hariç diğer günler ziyaret edilebilir.)
Sanatçının anlatımıyla Titreşen Katmanlar:
“Biyolojik evrimin yapıtaşı genler, kültürel evrimin ise fikirlerdir…” Carl Sagan
Evren zaman ve mekan bütünün içinde sürekli ardılı oluş içindeki bir dünyanın parçası olarak yaşamak. Genişleme içindeki bu oluşumun katmanların hafızasında sarılı şekilde bıraktığı izlerle yaşamını sürdürür. Yan yana iç içe aynı anda farklı farklı zamanlarda, birbirinin ardından yükseldikleri uzama sarılı yaşamaya devam ederler. Katmanlar hafızasına yaklaştıkça anlaşılan bu durum da gelişim içinde açık, sade olmalı.
Proje de derinliği olan, uzay içinde çeşitli yönlerdeki birey, toplum, gezegen, içinde irili ufaklı hareketlilikler arandı. Doğa, içsel, soyut ilişkisi. Dıştan içe, yüzeyden derine işlevi okundu. Evren bütününün titreşimine açılma, sadelik, güven, uyumlu görünen ile bir düşünceyi görselleştirmek amaçlandı. Görünür fikir. Görünen ile görünenin ardındaki ilişkiler. Aklın eleme çözümleme birleştirme eylem etkinliği iyi incelendi.
Yaşadığımız dünyanın olduğu gibi kalmadığı açıktır. Yaşam katmanları, üretken yaratıcılık çağı, oluşumların doğasını, olası oluşumlar için hala tasarlanmakta olduğunu göstermektedir.
‘Katmanlar’; evrenin sonsuzluğu karşısında çok küçük bir sahne olarak dünyayı işaret etmekle kalmıyor, dünyanın büyüklüğü karşısında ikinci bir küçücük sahne olarak şehri merkez alıyor. Kozmik bütünün yararlı, eşit denge yüzey parçası oluyor.
Bir başka deyişle katmanların yüzeyi aynı zamanda; birim geometrisi prensibiyle kurgulanmış, her insanın hayatını, koşullarını temsil eden, her biri bir karakter olan, her gün yenilenen konuların yansıdığı bir ‘sahne evren’, çağ katmanlarının bir anlık rafine yansıması…
Bu yansıma boyunca; şekillerin sonsuza uzanan, hiç bitmeyen gölgeleri, geometrik sınırlarla çerçevelenmiş, her birim bir yaşam anını/alanını yansıtır. Her parça bir hikayenin anlatıcısı olarak karşımıza çıkar. Bu öykülerde dinamizm, enerji, kısaca ‘yaşam’ vardır. Bu sahnede ‘herkes her yere ulaşabilir’. Etkileşimin içinde vücut bulan ‘akışkanlık’ bizi bütün boyunca dolaştırır. Bu dolaşım esnasında; orada olduğunu sezdiğimiz bir şey, Carl Sagan’ın dediğince: “Muhteşem bir şey, bir yerlerde keşfedilmeyi bekliyor”dur. Bu belki de; “Hepimiz birbirimize biyolojik olarak, Dünya’ya kimyasal olarak, Evren’e atomik olarak bağlıyız. Evrenin içerisindeyiz, evren de bizim içimizde… “* önermesinin işaret ettiği, yaşam alanlarını özel yaşamlara bağlayan, insanı canlılarla, çevreyle ve uzayla her daim temas halinde tutan büyülü ilişkinin keşfidir. İç içe geçen yaşamların, kendine özgü ve asla tekrarlanmayan yaşam dinamiklerinin, ortaya konan iradenin benzeşen ama tümüyle farklı görünümlerinin…Sanat bilim kültür felsefe teorileri inanç iç içe sarılı dengesini kurmak… Hangisi kendi içsel dünyamızda girdikleri anda titreşim uyum dengesi kurulduğu sürece ilgileniriz.
Diğer yandan, ‘Katmanlar’ın birbirine temas eden, birbiriyle bağlantı içinde olan birimleri, bütünü oluşturan hakim kodu hep birlikte tasarlayarak ortaya çıkarırlar. Bütünün her yerinde dolaşan ‘geometri’; tüm birimlere kendi macerasını seçme fırsatı verir. Bu aynı zamanda, gridlerin kayboluşu, tüm temas izlerinin ortaya çıkışıdır. ‘Katmanlar’, geçmişe ve geleceğe bakar. Bazen ‘tek başına’lık, bazen ‘kümelenme’ yaşanır. Birimler artar, birimler eksilir. Bu yansıma alanında, dinamizm akarak sabit olanın yerini alır.
Birimler arasında yaptığımız her geçişle birlikte, yeni birimler görürüz. İşle temas etmeyi sürdürdükçe; geçmişin ve bugünün temsilleri, devralmak, geliştirmek, derinleştirmek gibi kavramlar, hatta sosyal miras olgusu birbirleriyle örtüşerek karşımıza çıkarlar.
Yatay düzlemde yer alan dikey konumlu birimler; genişlik, boy, perspektif ve derinlik algısı yaratır. ‘Katmanlar’ı algılama/okuma süreci aynı zamanda; algı ve kavrayış yolunu açık tutmayı gerektiren bir zihin jimnastiğidir. Öyle ki, tekrarladıkça detayların çoğaldığı bir çeşit simülasyon, ‘yaşama nereden ve nasıl baktığımız’a göre yeniden inşa edilir.
Bu, ‘keşfedilmeyi bekleyen, bitmeyen bir hikaye, bitmeyen bir inşa sürecidir…’
*Neil de Grasse Tyson