“Sympathique”, “Hang on Little Tomato”, “Hey Eugene!”, “Splendor in the Grass“, “Joy to the World“, “1969“, “A Retrospective“, “Get Happy” ve “Dream A Little Dream” albümleri ile Türkiye’de büyük bir hayran kitlesine sahip olan, her albümü ile altın ve platin plak kazanan Pink Martini yepyeni albümlerini kayıt ederken, Avrupa turnesi kapsamında Türkiye ve Kıbrıs’taki hayranlarıyla buluşmaya geliyor.
Samurayların aşk şarkılarından 1930’ların Küba müziğine, Fransız şansonlarından Brezilya sokak şarkılarına kadar dinlemesi en keyifli şarkıları seslendiren topluluk, Storm Large’ın sıcak vokali, zengin repertuvarları ve sürprizleri ile 17 Temmuz İstanbul, 19 Temmuz Bodrum ve 21 Temmuz’da Kıbrıs’ta hayranlarıyla buluşacak.Pink Martini’nin turnesi öncesi grubun kurucusu Thomas Lauderdale ile Pink Martini’nin müziğini, kariyerini ve yeni projelerini konuştuk.
Pink Martini yıllardır dünyanın en sevilen gruplarından biri. Peki, Pink Martini’den önce müzik hayatınızın neresindeydi?
– Müziğe küçük yaşlarda piyano çalarak başladım okul hayatım boyunca da müzikle hep iç içe oldum. Sonrasında müzik yarışmasına katıldım. Corbett müzik yarışmasında kazandığım birincilikle aslında profesyonel müzik hayatımda başlamış oldu.
Bireysel olarak müzik yapmak yerine bir orkestra kurarak müzik yapma fikri nasıl doğdu?
– Aslında grubu kurmadan önce çeşitli gruplarda piyanist olarak yer aldım. Daha sonra ortak müzisyen arkadaşlarımızla bir grup kurmaya karar verdik aslına bakarsanız farklı gruplarda çalarken hayalim hep nostaljik tınılar veren eski film müzikleri tadında bir müzik yapmaktı.
Repertuvarınızda birçok dilde şarkılar ve sınırları aşan bir müzik tarzını yansıtıyorsunuz. Pink Martini müziğini nasıl tanımlıyorsunuz? İnsanları müziğinize çeken ne?
– Yaptığımız müzik popülerlikten uzak. Nostaljik ve çeşitli. Zaman içerisinde 20 farklı dilde şarkılar söyleyebilen bir grup haline geldik. Müzik kültürü olarak farklı tarzları harmanlasak da dünyanın birçok yerinde güzel tepkiler alıyoruz. Her ne kadar ana akım müzik yapmıyor olsak da dinleyiciler müziğimizi coşkuyla karşılıyor ve eşlik ediyor. Bu nedenle müziğimizi global olarak tanımlıyorum.
Pink Martini müzik yaparken aynı zamanda sahnede eğleniyor da. Bu uyumu yakalamanın sırrı nedir?
– Hepimiz birbirimizi uzun yıllardan bu yana tanıyan bir ekibiz. Bu bizim için bir avantaj. Müzik geçmişlerimizde birbirine benziyor. Bu nedenle profesyonel bir müzik grubundan öte bir aile gibiyiz. Turnelere çıktığımızda ailelerimizden çok birbirimizi görüyoruz. Müzikal geçmişlerimizin de benzer olması aynı dili konuşmamızı kolaylaştırıyor sanırım bu uyum da sahneye yansıyor, tabii en önemlisi sahnede işimizi yaparken biz de çok keyif alıyoruz.
Müziğiniz aynı zamanda Sinema ve Tv dizilerinde de kullanılıyor. Şarkılarınızı soundtrack olarak dinlemek nasıl bir his?
– Aslında müzik tarzımızda eski Hollywood filmlerinin nostaljik atmosferini yakalamak mümkün. Sinema benim için çok özel. Müzik dışında kendimi en iyi ifade edebileceğim alan sanırım sinema olurdu. Dolayısıyla şarkılarımızın kullanılması bizi çok mutlu ediyor. Sadece sinema filmlerinde değil Desperate Housewife gibi birçok TV dizisinde de şarkılarımızı duyduk. Müziğimizin paylaşılması bizi mutlu ediyor.
Eski şarkıları bulup kendi tarzınızla yeniden yorumluyorsunuz. Türk Müziği de çok köklü bir geçmişe sahip. Türk müziğinde araştırdığınız isimler kimler?
– Evet Türk müziği çok derin bir müzik Türkiye’ye geldiğimizde Türk sanat müziği cd leri alıyoruz. Ayrıca Pasion Turca’da bir çok CD hediye ediyor ve Türk müziğini daha yakından tanıma fırsatı buluyoruz. Zeki Müren ve Belkıs Özener en çok sevdiğimiz isimlerden. Hatta Belkıs Özener’le aşkım bahardı şarkısını da birlikte yorumladık.
Pink Martini’nin bundan sonraki projeleri neler?
– Repertuvarımıza katmak istediğimiz farklı dillerdeki şarkıları araştırıyoruz aynı zamanda şu an dünya çapında turnelerimiz devam ediyor.
Yeni bir albüm müjdesi var mı?
– En son The Von Trapps ile ‘Dream a Little Dream’ albümünü yayınladık. Tarzımıza uygun yeni parçaları araştırmak zamanımızı alıyor. Bu yüzden repertuvar oluştururken çok titiz davranıyoruz. Şu anda üzerinde çalıştığımız bir albüm var sonbahar’da dinleyicilerimizle buluşturmayı planlıyoruz.
İstanbul’da ve Türkiye’nin farklı şehirlerinde bulundunuz. Türkiye sizin için ne ifade ediyor?
– Türkiye artık evimiz gibi. Pasion Turca ile 15 yıl içerisinde bir aile gibi olduk. Türkiye’nin birçok şehrinde İstanbul, Bodrum, İzmir, Ankara, Çeşme ve Kıbrıs’ta sahne aldık. Türkiye ve İstanbul bizim için çok özel. Her seferinde güzel anılarla ayrılıyoruz ve tekrar gelmek için sabırsızlanıyoruz.
Hakan AKOĞLU