Tarihi Kadıköy Çarşısı’nın tarihi sokaklarından biri olan Tellalzade Sokak’taki SAH Galeri’nin sahipleri Ayşegül ve Mehmet Yenen çifti ile; antikaya değişen bakış açısı, koleksiyonerlik ve eşyaların hikayeleri üzerine keyifli bir sohbet gerçekleştirdik.
İnsanlar antikaya neden merak duyar?
Antika bir heyecandır. Geçmiş yıllara merak ve duyulan bir saygıdır da aslında. İnsanda bilinmezlik üzerine bir araştırma yaptırır. Belli bir yaşa gelince sorgulamaya başlarız; ‘’ben nereden geldim, bu dünyaya nereden geldik, dünya nereden nereye geldi’’ gibi. İçimizde hep bir bir merak var. Bu merak antikaya da yansır.
Bir objede antika değerinin olup olmadığını nasıl anlarız?
Bir kere, antika, 100 yaşını aşmış olmalı. Döneminde az üretilmiş, ama döneminin özelliklerini yansıtan estetik bir kaygıyla üretilmiş olmalı ve günümüze kadar *intakt olarak gelmelidir. İşte bunlar o objenin antika değeri taşıdığını gösterir. Bu özellikler çok önemli.
*intakt: sağlam kalmış, dokunulmamış
Sizin antikaya yolculuğunuz nasıl başladı?
Ben çocukluğumdan beri meraklıydım aslında. Sonra eşimle tanıştım, eşimin de meraklı olduğunu gördüm. 30 sene benim profesyonel mühendislik, eşimin sanat hayatı içinde çalışıp edindiğimiz birikimlerimizin bir kısmını antikaya yatırdık. Araştırmacı ve meraklı kişilik yapımızla, antikaya dair 30 yıllık bir bilgi birikimimiz de oluşmuş oldu.
Gündem değiştikçe Türkiye’nin ve Dünya’nın antikaya bakış açısı değişiyor mu?
Yüzyıldır önem taşıyan bir antika bugün önemli olmayabiliyor, çok şey getirmekten öte çok şey götürüyor aslında. Mesela altın varaklı bir ayna her dönem için kıymetlidir, fakat yüzyıllık varaklı bir aynanın bugün de az olmayan bir bedeli olmalı.
Bugünkü gençler bu varaklı aynaya yatırım yapmaktan ziyade sanatsal objelere rağbet gösterebiliyor. Bakış açısı değişiyor, dolayısıyla bu da 7 yıl önce açtığımız dükkanımızda 30 yıl önceki antikaları satıyoruz anlamına gelmiyor. Antika için nitelikli objeler sürekli değişiyor.
Fabrikalardan çıkan metal eşyaları evimize koyar olduk
Tarihsel süreçte dekorasyon anlayışı da değişti…
Bu dönemde gene 100 senelik olup heyecan uyandıran bir sürü obje var. 1920 başları; Bauhaus dönemi. Fransız birtakım sanatçıların yapmış olduğu mobilyalar örneğin; Marcel Breuer’in tasarladığı koltuk yüz seneyi aşmamışken, bugün bile ilgi çekici olabiliyor. İnsanlardaki anlayışlar değişiyor. Benim gençliğimde Art Deco’ya değil de, Art Nouveau’ya merak vardı. Bugün ise Bauhaus dönemine, Fifties, Sixties’e merak var. Endüstriyel akım oluşmaya başladı. Fabrikalardan çıkan metal eşyaları evlerimize koyar olduk. Bugünkü antika anlayışı biraz karışık; 100 yıldan 50yıla, 40 yıla gerilemiş oldu.
Sizin sanat-antika dükkanınızda bütün objeler bir müze düzeni gibi, bölüm bölüm ayrılmış. Gelenler ilgi alanlarına yönelsin diye mi?
30 yıllık mühendislik alt yapımın üstüne antika satıyor olmamın getirdiği bir başka bakış açısı olsa gerek. Dükkanın düzenini kurarken bile matematik kafasıyla yapıyorum. Bu dükkandaki dekoratif teneke kutuları ayrı, Osmanlı eşyaları ayrı bir bölümde, Hristiyanlıkla ya da diğer dinlere ilişkin objelerin de olduğu bir bölümümüz var. Hat sanatlarıyla ilgili bir bölüm var ki orada hokkalarımız ve benzeri şeyler var.
Eski eşyaların hikayelerini de merak ediyor musunuz?
Eşyaların her birinin tabii ki birer hikayesi var. Ve bu hikayelerden de başka bir çok şey öğrenebiliyoruz. Örneğin biz Tevfik Fikret’i bir yazar olarak biliriz, halbuki ressam yanı da var. Tevfik Fikret’in elinden çıkmış kendi yaptığı karakalem resimleri ailenin bir yakınından satın alıp, burada satabiliyorsunuz. Yani, antika ve sanatsal eskilikler size bilmediğiniz bir çok yeni bilgiye ışık tutabiliyor ve zincirleme çoğalarak sizi geliştiriyor.
Eski eşya ile Antika arasındaki fark nedir?
Mesela Fransa, 100 yıllık mobilyasını eski eşya olarak satıyor, antika değeri pek yok. Ama bu eşyalar Türkiye’ye geldiği zaman burada antika gibi rağbet görebiliyor. Çünkü Türkiyede ‘’100 yıllık mobilya’’ yok gibi diyebiliriz. Osmanlının oturma düzenine geçmesi 1850’ler. 1850’den önce sandalyede oturmuyoruz, koltukta oturmuyoruz yer minderlerinde oturuyoruz. Osmanlı’nın mobilya geçmişi çok yeni. Zaten dolap vesair hareketli eşya Osmanlı evlerinde yok gibidir; zira dolaplar, yüklükler ev ile beraber inşa edilir.
Antika eşyalara müdahalelerde bulunuyor musunuz?
Tabii. Biz eski mobilyaların üzerinden yeni mobilya üretiyoruz. Çağdaş dekorasyon içerisinde antik değeri olan eşya olarak başlıyor hayata.
Antikalara nereden ulaşabiliyorsunuz?
Eski eşyalarının olduğunu haber veren bir kişinin evine gittiğinizde, o evde bazen büyük heyecanlar yaşarsınız. Neden bir eşya satılır? Ya ihtiyaç için satılır, ya ev sahibi ölmüştür ya da eşyalardan bıkmıştır yenilemek ister.
Ancak biz genellikle, kendi tasarımlarımıza uygun eşyaları başka antikacılardan ya da bize direkt getirenlerden de seçerek temin ediyoruz.
Yatırım amaçlı antika alan var mıdır?
İnsanlar antikayı, hem yatırım amaçlı, hem de zevk için alabiliyorlar. İnsanın hayatında almak gibi bir hırs var. Tabii ki herkeste aynı değil. İnsan aldığında kendini özel hissediyor. Bazı şeyler ise biz ona değer verdiğimiz için değerli oluyor. Eğer değer vermezsek, onun başka bir yerde değerli olması mümkün değil. Dışarıdan gelen XV. Louis mobilyaların tarzı gibi. Fransa’da değeri yok ama Türkiye’de değeri var.
Antika ya da Eski eserlerin korunması nasıl oluyor?
2863 sayılı bir kanun var. Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu. Bu kanun son 5 padişah dönemi eşyalarının alımı satımının Türkiye’de yasak olmadığını söyler. Bu da hemen hemen 100 küsür seneye karşılık geliyor. Türkiye’de açılmamış üstü kapalı toprak altında olan medeniyetler var. Örneğin, Marmaray kazısını yaptığımızda gördük ki İstanbul 8000 yıllık bir kentmiş. 2015 yılında kadar 3000 yıllık olarak biliyorduk, 5000 sene daha geriye gittik. Çok eski üstü kapalı yerleşimlerin kazıları yapıldığı sırada içinden çıkan objeler yurt dışına satılmasın ve bu medeniyetler kaybolmasın diye böyle bir kanuna ihtiyaç olmuş.
Eskitme görünümlü eşyalar hakkında ne düşünüyorsunuz?
Dünya insanının psikolojisi, dünya ticaret anlayışı değişti ve tabii bizim psikolojilerimiz de artık değişti. Gıcır gıcır bir şeyi alıp evimize koymuyoruz, antikada bile eskimişliğe bakıyoruz. Pırıl pırıl bir objeyi almaktan öte onun eskimiş görünümlü olmasına bakıyoruz. Piyasada satılan yeni ama eski görünümlü eşyalar mesela. Yaşanmışlık arıyoruz. O hep en başa döndüğümüzdeki eski ruhları arıyoruz.
Bazı insanlar ölen bir insanın evinden çıkan eşyaların ölen kişinin ruhunu yansıttığını, enerjisinin geçtiğini düşünüyor. Böyle bir kaygısı var..Siz bu konuda ne düşünüyorsunuz?
İnanış konusu tamamen ayrı bir konu. Herkesin inanışına saygımız var. Birisinin eşyası ile onun negatif veya pozitif enerjisinin geçmesi mümkün değil. Fizik okumuş bir insan olarak böyle bir enerjinin geçeceğine inanmıyorum. Sadece bir objeye bakar ve ondan etkilenirsin.
Neden insanlar koleksiyon malzemeleri biriktirir? Eşyalar dışında nelerin koleksiyonu biriktirilir?
Kelebek, doldurulmuş hayvan, oyuncak da biriktiren var. Doğal malzemelere genel olarak küriozite deniyor. İnsanların biriktirme duygusu hep vardır ve bir şey biriktirmek psikolojik dürtüdür aslında. Biriktirerek anlam verirsiniz, insanda bir aidiyet hissi oluşturur. Bazı insanlar sadece ciklet – çikolata kağıtları biriktirirler mesela, bazısı tahvil, eski fatura, bilet, harita, diploma biriktirir. Kağıt ağırlıklı antikaya genel olarak efemera denir. Ya da sadece İstanbul objeleri ve kartpostalları biriktirir. İnsan geçmişindeki anıları yaşatmak için de koleksiyonerlik yapabilir.
Ahşap oyuncaklar zaman içerisinde yerini teneke oyuncaklara bıraktı
Osmanlı döneminin oyuncaklarını nasıldı?
Osmanlı döneminin ahşap oyuncakları vardır. Eyüp Sultan’ın olduğu civarda Osmanlı’dan beri tahta oyuncaklar ve seramik düdükler, küçük testiler yapılır. Ahşap oyuncaklar zaman içerisinde yerini teneke oyuncaklara bıraktı. Sonra bakalit, plastik devreye girdi.
Bir eşya kırılmışsa değeri devam eder mi?
Dokunulmamışsa; yani çatlağı veyahut kusuru yoksa (intakt), bu en kıymetli objedir. Kırık ama kıymeti olan objeler de vardır. Bunun nedeni o objenin başka bir örneğinin bulunmamasından kaynaklanır.
Antikaların ucuz ya da pahalı olmasının nedeni nedir?
Antika bazı konularda ucuz. Avrupalı’nın antika anlayışı değişti. Yani 100 senelik bir mobilya bir ülkede ucuz, bir başka ülkede pahalı olabilir. Diyorum ya, değer görecelidir. Az bulunan antika genel olarak pahalıdır ve bence de öyle olmalıdır.
Osmanlı tarzı mobilyalara ilgi ne durumda?
Herkesin sürekli bahsettiği bir şey var, o da; Osmanlının torunu olmamız. ‘’Osmanlı tarzı yaşamamız lazım’’ diyor ama çok az kimse Osmanlının son dönemde (1860) üretilmiş mobilyasını almak istiyor. Tarihe bakarsak Osmanlı padişahları 1860’larda eski saraylardan çıkarak Dolmabahçe’ye geliyor ve sarayı o günün sanat anlayışına göre Barok ve Rokoko tarzı döşetiyor. İlk mobilya ve sandalyeler Avrupa’dan geliyor.
Bugün üretimi yapılmayan ve değeri olan antika eşyalara örnek verir misiniz?
Örneğin, Bugün 1927’de ortadan kalkmış olan bir sanat var; o da lülecilik. Mesela Van’da çıkan kızıl toprak Osmanlı döneminde İstanbul’a, Tophaneye gelir ve Lüleci Hendek Sokağı’nda lüle haline getirilir. Osmanlı’nın tütününü koyup yasemin çubuğuyla içtiği tütünün piposudur bu, ona lüle denir. Bir diğeri de Osmanlı Sanatları içerisine fazla kaynak olmayan; Sedef sanatçılığı, sedefkarlık. Ziyaret etmek isteyenler için:
SAH Galeri
Moda Cad. Tellalzade Sok.
9A Kadıköy – İstanbul
0216 3461213
Gülistan Ertik
gulistan@mutlusonmedya.com