‘Dişisel gelişim’ Yasemin Özçelik’in ilk romanı ama aslında bir deneme olarak ‘Her Aşk Bitmek İçin Başlar’ ismiyle kaleme aldığı ve o dönem çok satanlar arasına giren kitabından yıllar sonra karşımıza çıkardığı ikinci kitabı. Karşılıklı muhabbetlerimizde hep kahkahalarla güldüğümüz Yasemin bu kez tıpkı kendi gibi çok eğlenceli ve bir yanıyla azılı bir romantik. Kara mizah eğlencesi okurken oldukça eğlenceli.
Yasemin’in kalemi usta bir editör haline geldiği ve yıllarca çok emek verdiği magazin programlarından, sağlık programlarına, akşam kuşaklarının cazip reality showlarından tutun, gündüz kuşağının Gülben Ergen gibi ünlü isimlerle rating canavarı işlerine kadar televizyoncu yönüyle renkleniyor. Epsilon yayınevinden raflara düşen kitap sosyal medyada konuşulmaya başlandı bile.
‘Dişisel Gelişim’ sevgilisi olmadığı ve aşkta bir türlü dikiş tutturamadığı halde, arkadaşlarına ilişki tavsiyeleri veren genç bir kadının, Melis’in hikayesi. Melis aslında evliliğin mutlak mutluluk olmadığını gözlemlemiş biri. Fakat aşk her insan gibi onun da ayaklarını yerden kesiyor ve saplantılı bir aşığa dönüşüyor.
Yasemin, yazdığı bu ilk romanda Melis’in başına gelenleri romantik bir komedi filmi tadında anlatıyor ve romanı baştan sona kara mizah. İlkokulda aynı sınıfta oynadığımız Pamuk Prenses temsilimizin üzerinden neredeyse o masal kadar uzun bir zaman geçmiş. Prens olarak prensesi öpmek isteyince ne ilkokul öğretmenimin itirazını, ne çok yakın arkadaşlar olarak kurduğumuz kümelerin başkanları havasında reakbet ederken, Modern Talking sevdamızla ayrılamadığımızı hiç unutmam. Melis spor salonunda abayı nasıl yakıyor eğlenerek romanında okuyacaksınız ama ben ilkokulda Yasemin’in Thomas Anders aşkı tam romandı, biliyorum.
’Dişisel Gelişim’ aslında senin ikinci kitabın ama sanki raflara daha güçlü bir giriş yapmış gibi hissediliyor; ne dersin?
Aslında ilk kitabım ‘Her Aşk Bitmek İçin Başlar’ da haftalarca ‘Çok satanlar’ listesinde kalmıştı. Ama o dönem sosyal medya hayatımızda yok gibi bir şeydi. Belki ondan ikincinin efekti daha büyük oldu.
İlk kitabından da yola çıkarak seni aşk ve ilişkiler üzerine yazan biri olarak tarif edebilir miyiz?
Aşk hepimizin hayatının pusulası. Ama doğrudan aşk ve ilişkiler yazmıyorum. Mutlaka bir sınıflama yapacaksak, tarzıma kara mizah diyelim. Kendi ayrılıklarımda bile önce salya sümük ağlar, bir süre sonra beni ağlatan şeyleri komik bulurum ve asla hüzünlüyken yazmam. Yazıya oturduğum zamanlar kalbimde bulutların dağılıp, güneşin açtığı vakitlerdir. O sebeple her hikayem mutlaka okurda en azından minik bir tebessüm uyandıran bir aydınlanma ile biter.
Kitabın ilişkiler konusunda ahkam kesen kimi kişisel gelişim uzmanları ile altan alta ti geçiyor gibi; kişisel gelişimcilerle ilgili ne düşünüyorsun ?
Faydasız bulmuyorum. Bizim ülkemizde halen psikiyatriste veya psikoloğa gitmeyi delilik olarak gören insanlar var ki bazı kişisel gelişimciler, motivatörlük konusunda cidden iyiler. Bu cümlemden kişisel gelişim seminerlerini takip ettiğimi anlamış oldun. Amma velakin ben o seminerlerdeki bazı uygulamalara çok gülüyorum. Mesela bir tanesinde katılımcılar olarak hepimiz ayağa kalkıp, gözlerimizi kapatıp gelişigüzel dans etmeye başladık. Dışarıdan biri görse “Bunlar neyin kafasını yaşıyor?” diye şoke olabilir. Uygulama olarak demiyorum ama görüntü olarak tam bir komedi yani.
Melis “Superman” hayali ile beyaz atlı prensini arıyor; peki bir yazar olarak senin için ideal bir erkeği nasıl tarif edersin?
Melis bulursa bir Superman, kardeşini de bana yollasın! Şaka bir yana ben de mükemmeli arayan biriyim. İsterse Brad Pitt gelsin, mis gibi kokmuyorsa veya cümle içinde –de –da eklerini yanlış kullanıyorsa bitti! Armudun sapı, üzümün çöpü derken de bekar kaldım.
Kitabının eğlenceli, kolay okunan ve keyifli bir dili var; yazarken de eğlendin mi?
Hem de çok. Zaten hikaye aklıma geldiğinde gazı kaçmasın diye hemen yazıya oturdum ve iki buçuk ay gece gündüz yazdım. Yazarken kendi kendime güldüğüm yerler çok oldu. Zaten yazarlığın en büyük keyfi de bu; hayalgücümüzü oyun parkına salmak…
Peki kitabın içinde kendi hayatından ipuçları var mı?
Olmaz mı? Biricik arkadaşım olarak sen “Spora git, spora git” diye vurmasaydın kafama, bu hikaye kafamda oluşmayacak ve bu kitap olmayacaktı belki de. O sebeple sana minnettarım! Karakterlere gelince; referans noktam gittiğim spor salonu ama onlar tamamen hayal ürünü…
”Dişisel Gelişim” kapağı ile romantik bir komedi filminin afişini anımsatıyor; sen kitabını okuyuculara nasıl tanımlarsın?
Arka kapakta yazdığı gibi tam olarak film tadında bir romantik komedi ki zaten film olsun diye yazdım hikayeyi. Önce kitap oldu. Dilerim filmini de görürüz.
Velhasıl ilk romanın “devamı geliyor” hissi uyandırıyor; peki kafanda tasarladığın ve bağladığın bir hikaye var mı?
“Okuyucular severse devamını da yazacağım” demiştim kendi kendime. Ki sevdiler! Dişisel Gelişim-2’yi yazmak artık boynumun borcu.
Son olarak bir kadın yazar kimliğiyle bize aşkı nasıl tarif edersin?
Aşk bence insanın kendine yakışanı giymesidir. (Gülüyor.)
Cenk ERDEM
h.cenkerdem